Kalbi hissetmek
Vücudumuzun sol yanının ortaya yakın kısmında, göğüs bölgemizde bir kalbimiz olduğunu hepimiz biliriz. Bir ömür kalbimiz olduğunu bilerek yaşarız. Aynen sahip olduğumuzu bildiğimiz diğer şeyler gibi. Dostlarımız olduğunu biliriz. Bilerek yaşarız. Anne babamız hayatta ise sağ olduklarını bilerek yaşarız. Hayatta değillerse olmadıklarını bilerek yaşarız. Ha keza, eşimiz, çocuklarımız, sahip olduğumuz her şeyi, var iseler var olduklarını bilerek yaşarız. Yoklarsa, yok olduklarını bilerek yaşarız.
Peki ya hissetmek! Hiç kalbinizi hissederek yaşadınız mı? Onun atışlarını duydunuz mu? Vücudunuza kan pompalayabilmek için nasıl kasılmaya çalıştığını hiç hissettiniz mi? Bir haksızlık karşısında hiç bir şey yapamadığınız için siz kahrolurken, onun nasıl öldüğünü fark ettiniz mi? Peki ya, annesini daha yeni kaybetmiş bir öksüzün ağlamasına şahit olduğunuzda, onun nasıl kanadığını hiç gördünüz mü? Ya, açlıktan yavrusunun ölümünü seyretmek zorunda kalan bir annenin, arkasında fırtınalar yatan donuk bakışlarını gördüğünüzde nasıl kahrolduğunu…
Hissederek yaşamak… Kalbim, onu hissederek yaşamaya başladığım günden beri ağrıyor. O vücudumu ayakta tutuyor bense onun ağrılarına katlanıyorum.
İnsan olabilmek yolunda en büyük adımmış kalbini hissederek yaşamak. Şimdi sıra geldi diğer büyük adıma. Ailemi, anne babamı, kardeşlerimi ve dostlarımı hissederek yaşamaya. Bu adımı da başarabilirsem son ve nihayi adıma sıra gelecek. İnsanı hissederek yaşamaya.
(Bu yazı 2 Aralık 2011 günü yazılmıştır.)