Biraz internet, biraz futbol
Internet son yıllarda Bilgi Teknolojileri sektörünün tüm dünyada hızlı sıçramalar yapmasında baş rolü oynamaya devam ediyor. İnsanlara sadece kendi bilgisayarındaki ve kendi ürettiği bilgilerle yetinmeyip başka bilgilere de kolayca erişmelerini sağladığı için bilgi teknolojilerinin hızla yaygınlaşmasına en büyük katkıyı yapan Internet’te neler oluyor dersiniz. En son olanı anlatsam eminim ki “hadi yaa” diyeceksiniz.
Size “hadi yaa” dedirtecek konu ise Microsoft’un 3.0 sürümünü çıkardığı MSN Messenger Service programı. Bu program ilk çıktığında ICQ’dan esinlenerek yapılmıştı. Fakat bu son sürümünde ona kazandırılan ses iletimi özelliği bu programın bambaşka kimliklere bürünmesine yol açıyor.
Şimdi hep birlikte bir hayal edelim. Bilgisayarımızın başına oturup Internet’e bağlanıyoruz. Amerika’da veya Kanada’da bir akrabamız varsa hele de kardeşimiz veya çocuğumuz eğitimi için Amerikaya gitmişse onun sesini sıklıkla duymak isteriz. Bu sıklıkla görüşme isteği ay sonlarında Türk Telekom’dan gelecek faturanın şişkin olacağı endişesi ile birleşince elimiz telefona bir gider bir gelir. Öyle ya dünya ile entegre olacağız denmesine rağmen sadece bazı hizmetlerin fiyatlarında dünya ile entegre olmak bize özgü bir çelişki olsa gerek. Neyse hayalimize devam edelim. Bilgisayarımızın başına oturup internete bağlandık. Messenger Service 3.0 kuruluysa zaten otomatik olarak çalışıyor. Tek yapacağımız ilgili menülere girip arayacağımız kişinin telefonunu çevirmek. Sonrada bilgisayarımıza bağlı mikrofondan konuşup hoporlörden konuştuğumuz insanı dinlemek. Hepsi bu. Ekstra bir ücret yok. Sadece ödediğimiz Internet Servis Sağlayıcımıza ve Internet bağlantımızdan dolayı Türk Telekom’a ödediğimiz para. Bu parayıda zaten ödüyoruz. İstediğini kadar konuşun.
Bu programın özelliği bununla sınırlı değil. Yani sadece bilgisayardan bir telefonu arayabileceğiniz gibi bilgisayardan bilgisayara da sesli görüşme yapabiliyorsunuz. Bu hizmetleri yalnızca Amerika ve Kanada ile sınırlı.
Şimdi de size bir iki rakam vereyim. Amerika’da 24 saat süren bir Internet bağlantısı karşılığında kullandığınız Telekom şirketine ödediğiniz para 25 sent. Ülkemizde ise saati 25 sent. Amerikada asgari ücret diyebileceğimiz işsizlik parası ortalama 1200 dolar civarında bizde ise 100 milyon civarında yani 160 dolar kadar. Yorumu size bırakıyorum.
Bu program Amerika’da kullanılmaya başladığından beri şehirlerarası telefon trafiğinde % 36 civarında bir azalma olmuş. Amerika’da bizdeki gibi bir tane Türk Telekom benzeri bir şirket yok. Orada bu sektör tamamen özel girişimcilerin elinde ve birden fazla hizmet veren şirket var. Bu % 36 lık azalma bu şirketlerin gelirinde aylık 14 milyar dolarlık düşmeye sebep olacakmış.
İşte özel sektörün gücü. Her şey daha çok satmak ve tüketiciyi mutlu etmek için. Bizde ise Türk Telekom’u özelleştireceğiz diyip hiç bir şey yapmıyorlar. Türk Telekom ise 90 saniyesi 1 kontor olan görüşme ölçeğini 60 saniyesi 1 kontör yaparak gizli bir zamma imza atıp vatandaşı daha fazla nasıl sömürürüm peşinde. Eylül ayının ortasında Türk Telekom’un özelleştirme ihalesi yapılacak. Bana sorarsanız yapılamayacak ve ertelenecek. Neyse can sıkıcı meseleleri bir tarafa bırakalım isterseniz.
Gelelim futbola. Ne alaka demeyin. Galatasaray’ın 25 Ağustos akşamı Real Madrid ile Süper Kupa final karşılaşması var. Siz bu dergiyi ve satırları okurken sonuç çoktan belli olacak ama ben şimdiden kehanette bulunmak istiyorum. Ha unutmadan bu yazı maçtan 5 gün önce yazıldı.
Ben Galatasaray’ın Real Madrid’i yenip kupayı kazanacağına inanıyorum. Bunun sonucu olarak da tüm dünyada bir kez daha Galatasaray nezdinde Türkiye’nin reklamı yapılmış olacak.
Ümidimiz ve temennimiz Türk futbolundaki bu çıkışın istikrarlı bir şekilde sürmesi ve bu alandaki başarılarımızın diğer tüm alanlara da özelliklede siyaset alanına yansımasıdır. Çünkü bizim insanımız her şeyin daha kalitelisine layık. Özellikle de siyasette bir kaliteyi yakalamak zorundayız. Çünkü siyasette futbol gibi Türkiye’nin dışa açık en önemli aynalarından biri.
Ne diyelim ‘Temiz Futbol’, ‘Temiz Siyaset’ ve ‘Temiz’ olan herşey.
(Bu yazı 26 Ağustos 2000 tarihinde yazılmış ve Net Life dergisinin Eylül 2000 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)