İndirim mi, bindirim mi, yoksa diyeti mi?
Konumuz Türk Telekom. Özelleştirmeye karşı değil bilakis taraftarım. Dolayısı ile Türk Telekom’un özelleştirilmesini tartışmıyorum. Fakat 1 Mart 2007’den itibaren geçerli olacak zamlar kafamı karıştırdı.
Önce bir durum tesbiti yapalım. Türk Telekom 1 Mart 2007’den geçerli olmak üzere bir fiyat tarifesi açıkladı ve bunu Telekomünikasyon Kurumu’nun onayına sundu. Bunlar normal süreçler. Normal olmayan ise açıklanan fiyat tarifesindeki rakamlardı. Söz konusu tarifeye göre Türk Telekom şehirlerarası görüşmeleri ortalama yüzde 57 ve uluslararası görüşmeleri yaklaşık yüzde 60 ucuzlattı. Şehir içi görüşmelere ise yaklaşık yüzde 18 ile 27 arasında zam yaptı. Durum budur.
Şimdi ayrıntılara bakalım. İlk bakışta indirim rakamlarının oranları bindirim rakamlarının oldukça üstünde göründüğü için kulağa hoş geliyor değil mi? Bir de şimdi vereceğim bilgiye göre bir değerlendirme yapın. Türk Telekom’un toplam ses trafiğinin yüzde 80’ini şehir içi görüşmeler, yüzde 20’sini ise şehirlerarası, uluslararası ve GSM görüşmeleri oluşturuyor. Yani bir başka deyişle toplam trafiğin yüzde 80’ine denk gelen kısma zam yapılıyor yüzde 20’lik kısma ise indirim. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Konuyu Milleni.com Genel Müdürü Tuğrul Cora’ya Türk Telekom’un bu eyleminin parasal boyutunu sorduğumda aldığım cevap beni alt üst etti. Cora:”Türk Telekom bu hareketi ile mevcut ses trafiği değerlerini dikkate alırsak yıllık cirosunu yaklaşık 800 milyon dolar civarında artırabilecek. Yıllık karının 1 milyar dolar olduğunu dikkate alırsak, Türk Telekom yıl içinde yapması muhtemel farklı uygulamalar ile birlikte toplam karını 2 milyar dolara çıkarabilir.” Nasıl? Siz de alt üst oldunuz değil mi?
Geçtiğimiz haftalarda Merkez Bankası Başkanı yaptığı bir açıklamda “Enflasyonu en çok zorlayacak konulardan biri Türk Telekom zammı.” demişti. Dinlediğim vakit üstünde pek durmadığım bu cümle Tuğrul Cora’dan dinlediklerimle bütünleşince beni ciddi olarak sarstı.
Bildiğiniz gibi yapılan özelleştirme ile Türk Telekom’un yüzde 55’ini Oger almıştı. Aldığı günlerde Oger yetkilileri peşin ödeyeceğiz açıklaması yapmıştı. Fakat geçen süre içinde bu peşin ödeme gerçekleşmedi. Oger’in Türk Telekom’u satın alacak kadar parasının olmadığı iddiaları ortaya atıldı. Sadece işletmeci olduğu için sahip olduğu hisselerle ilgili bir arz da yapamayacak olması ister istemez insanın aklına “Bu şekilde oluşturacağı ilave kar ile kendine düşecek payı artırarak Türk devletine olan borcunu mu ödemeye çalışıyor?” sorusunu getiriyor. Şayet böyle bir durum var ise “Bu nasıl özelleştirme?” diye sormakta bizlerin en doğal hakkı.
Türk Telekom söz konusu tarifeyi açıklayıp onay için Telekomünikasyon Kurumu’na gönderdiğinde sektör temsilcilerinin içi rahattı. Telekomünikasyon Kurumu’nun bu kadar bariz bir bindirim olan tarifeyi onaylamayacağını düşünüyorlardı. Fakat Telekomünikasyon Kurumu’nun yukarıda sözünü ettiğimiz yeni tarifeyi onayladı. Tüm Telekom sektörü ters köşeye yattı. Bu durum Telekomünikasyon Kurumu’na olan sektörün güvenini ciddi olarak sarstı. Şimdi ise herkes kapalı kapılar ardında birbirine “Bu neyin diyeti?” diye soruyor.
(Bu yazının bir kısmı 11 Şubat 2007 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)