Eğitimde yeni bir model: Tink
Yıllardır bilişim ve teknoloji ile uğraşan birisi olarak ülkemi ilgilendiren her konuda benim de aklım yettiğince “Ben olsam şöyle yapardım.” dediğim konular ve alanlar var. Bunlardan birisi de eğitim. Bu ülkede okuyan ve tüm eğitimini devlet kurumlarında tamamlayan birisi olarak benim de bir çok insan gibi eğitimi kurtaracak (!) düşüncelerim ve çözüm önerilerim var.
Eğitim, devlet açısından sosyal faydası olan bir yatırımdır. Fakat bu demek değildir ki eğitime özel sektör yatırım yaparsa sosyal faydası ortadan kalkar. Yıllar boyunca gerek yurt içinde gerekse de yurt dışına yaptığım gezilerde ülkeler için eğitimin ne kadar önemli olduğunu yakından gözlemleme fırsatım oldu. Bir eğitimci değilim ama İskandinav ülkelerinin eğitiminin proje temelli olduğunu, ABD’nin uygulamalı eğitime ne kadar önem verdiğini, Singapur ve İsrail’in ileri teknolojik eğitimlere odaklandığını göremeyecek kadar da kör değilim.
Kendimle baş başa kaldığımda düşündüğüm konulardan biri de ülkemizde eğitim nasıl olmalı konusudur. Çıkardığım notları sizlerle paylaşayım: Öncelikle, eğitimde teknolojiye çok daha fazla yer vermeliyiz. Vermeliyiz ki, yeni nesil, teknoloji okur yazarı olsun ve ülkemiz teknolojiyi hayatına entegre edebilen ve onu üreten gençlerle dolsun. Bu ülkemizin gelişmesini çok hızlandıracaktır.
İkinci notumda şuydu: Çocuklarımızın okulda öğrendiklerinin artık geleceğe dair olması gerekiyor. Aynı zamanda hayatı da okulda öğrenmeleri için özel bir müfredat şart. Öğrenmeyi de eğlenceli hale getirmemiz gerekiyor. Veliler çocuklarının teknoloji bağımlısı (bu kelime çok doğru değil fakat daha uygununu bulamadım) olmamasını, gelecekte iş sahibi olmasını ve hayata tutunabilmesini istiyor. Yeni nesil öğretmenlerin ise Z kuşağını motive edebilecek kapasitede olmaları, kendilerini sürekli yenilemeleri ve yeniliklerden haberdar olmaları gerekiyor. En önemlisi de 21’inci yüzyılın yetkinliklerine sahip, teknolojiyi tüketen değil, üretmeyi bilen, girişimci, hızlı adapte olabilen, nitelikli, hayal eden ve hayalini gerçek dünyaya indirgeyebilen, sorumlu, empati kurabilen, pozitif düşünen, takım çalışmasına yatkın nesillere ihtiyacımız var.
İşin ilginci geçtiğimiz ay, bu anlattıklarımı gerçeğe dönüştürmeye çalışanlar olduğunu gördüm. Biraz kıskansam da yapılanları görünce gurur duydum. Zeynep Dereli ismini unutmayın. Çünkü bu isim kurduğu Teknoloji ve İnsan Kolejleri (Tink) ile önümüzdeki yıllarda ismini daha çok duyuracak hepimize. Zeynep Dereli Tink’i şöyle anlatıyor: “Tink aslında bir okuldan öte yepyeni bir bakış açısına sahip ve inovatif; hayat boyu öğrenmeye, açık kaynağa inanan bir platform. Bu nedenle hem ülkemin gelişmesine katkı sağlamak hem de eğitim kurumlarına farklı bir bakış açısı kazandırabilmek için eğitim modelimizi geliştirdik. Tink’te, öğrencilerimizin hayatları boyunca faydalanabilecekleri analitik ve sosyal yetkinlikleri, yaşadıkları toplum için anlamlı hale getirebilmelerini sağlayacak bir öğrenme ortamı oluşturduk. Tink’te hayata geçirdiğimiz model sayesinde öğrencilerimiz eğlenerek öğreniyorlar. TinkSmart ismini verdiğimiz online eğitim platformumuz ile kendi ilgi alanlarına göre gelişimlerini sürdürüyorlar. Yani bireyselleştirilmiş eğitim fırsatı sunuyoruz. MEB müfredatına paralel olarak kurguladığımız programımız sayesinde öğrencilerimizin kişisel gelişimlerini sanat, spor, bilim, dijital zeka ve girişimcilik alanlarında özel bir program uygulayarak destekliyoruz.”
Size son bir bilgi vereyim. Teknoloji ve İnsan Kolejleri (Tink), Türkiye’nin ilk dijital zeka (DQ) etkinliği TinkTalks DQ’yu 19 Mart 2018 tarihinde Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde düzenleyecek. Teknoloji ve eğitim alanında uzman isimlerin katılımıyla gerçekleştirilecek konferansta, kişiselleştirilmiş eğitim modeli ve teknolojiyi hem hayatına hem de gelecekte yapacağı işe en iyi şekilde entegre edebilecek dijital okur yazarlarının ve girişimcilerinin nasıl yetiştirilmesi gerektiğinin detayları konuşulacak.
Bu türden gelişmeler beni, ülkem ve gelecek nesillerimiz adına sevindiriyor ve mutlu ediyor. Umarım bu türden eğitim modelleri hızla çoğalır.
(Bu yazının bir kısmı 4 Mart 2018 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)