Edward Snowden Nobel’e aday
Edward Snowden’i duymayanınız kalmamıştır diye düşünüyorum. Gerçekten duymadıysanız size tek önerim, internete girin. Bir arama motoru açın ve adını yazın. Sonra mı? Kendinizi sörfe bırakın.
Edward Snowden, eski bir CIA çalışanı olarak NSA’in Prizma’sını ifşa ettikten sonra doğal olarak bazı maceralar yaşamış en sonunda soluğu Moskova’da almıştı. Artık Moskova’da yaşıyor. Tabii ki popülerliği devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Alman ARD televizyonuna röportaj verdi. Tabii ki daha önce yaptığı açıklamaları biraz daha genişletti. Açıklamadaki bu genişleme doğal olarak iş dünyasına yönelikti. Edward Snowden ARD’ye, NSA’in sadece sıradan insanları ve politikacıları dinlemek ve izlemekle yetinmediğini, ticari işletmeleri de takibe aldığını söyledi. Söylediklerine bakılırsa NSA, tüm dünyada çeşitli şirketlerden ticari sırları ve pazar açısından belirleyici olabilecek bilgileri de çalıyormuş. ABD istihbarat örgütü NSA ve her ne kadar müttefik gibi görünselerde en büyük rakibi İngiliz GCHQ, hemen bir yalanlama yaparak bu iddiaların temelsiz olduğunu ve asla ticari sırları çalmak gibi bir faaliyette bulunmadıklarını açıkladılar. Şunu belirtelim. NSA’in Prizma’sına karşılık GCHQ’nun Tempora’sı var. Hangisi daha büyük derseniz, uzmanların demesine göre Tempora, Prizma’yı üçe katlarmış. Yani İngilizler hâlâ üzerinde güneş batmayan imparatorluk.
Snowden’ın röportajını şöyle özetleyebiliriz:
- Yaklaşık 30 dakika süren röportajda öncelikle hayatına yönelik tehditler olup olmadığı sorusunu yanıtladı. Bazı tehditler aldığını ve bunların son derece ciddi tehditler olduğunu söyleyen Snowden, yine de korkmadığını ve geceleri huzurlu uyuduğunu, zira kendisini rahatsız eden konuları tüm dünyaya açıklamış olmanın rahatlığını taşıdığını açıkladı. Röportajın ilerleyen bölümlerindeyse Snowden elindeki tüm bilgi ve belgeleri gazetecilere verdiğini ve elinde hiçbir veri bulunmadığını açıkladı. Snowden’in bu açıklaması elbette NSA ifşaatlarının sona erdiği anlamına gelmiyor zira gazeteciler, Snowden’den toplu olarak aldıkları verileri hem redakte edip yasal yaptırımlarla karşılaşmamak hem de “arkası yarın” tadında bir ilgi çekebilmek amacıyla peyderpey yayınlıyorlar.
-
Röportajın bizce en ilgi çekici yönüyse, eski istihbaratçının NSA’in sadece sıradan insanları ve politikacıları dinlemekle yetinmediğini, ticari işletmeleri de takibe aldığını açıklamasıydı. Verdiği örnekte röportaj yapan kanal dikkate alındığında oldukça anlamlıydı. Snowden örneğini Almanların gözbebeği şirketlerden biri olan Siemens üzerinden verdi. Alman şirketi Siemens’le ilgili bilgilerin toplanmasının ulusal çıkar (lütfen dikkat; ulusal güvenlik değil ulusal çıkarlar) açısından yararlı görüldüğü durumda NSA’in mutlaka bu verilerin peşine düşeceğini ve bir biçimde elde edeceğini söylüyor. Yani bu örnekten şunu anlarsak kimse bize kızamaz: NSA, ABD çıkarları için hangi ülkede hangi şirketin bilgisi gerekiyorsa onun peşine düşen bir istihbarat örgütüdür.
Beni asıl şaşırtan ise, Norveç eski Çevre Bakanı Baard Vegard Solhjell ile sosyalist milletvekili Snorre Valen, yaptıkları açıklamada, Snowden’ın sızdırdığı bilgiler sayesinde son derece önemli tartışmalara ön ayak olduğu ve dünya barışına katkı sağladığını söylediler. Bunları söylemekle yetinmeyip Snowden’i 2014 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiklerini açıkladılar.
Bir kişi veya kurumun Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilebilmesi için ödülü daha önce kazanmış kişilerden, uluslararası parlamento üyelerinden veya akademik çevrelerden onay ve destek alması gerekiyor. Nobel Barış Ödülleri, tıpkı diğer Nobel Ödül dallarında (Edebiyat, Fizik, Kimya ve Tıp) olduğu gibi Ekim ayında açıklanıyor. Ödül sahibi, Nobel Vakfı’nın o yılki gelirleri doğrultusunda bir para ödülünün yanı sıra bir sertifika ve bir Nobel Madalyası ile ödüllendiriliyor.
Eski de olsa istihbaratçılarda artık Nobel’e aday gösterilebiliyorlar. Bu durumu da hayatımızdaki yeni normallerin içine koymamız gerekecek herhalde.
(Bu yazının bir kısmı 2 Şubat 2014 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)