Büyük adamsın George Orwell
Devlet vasfı olan her ülkede kamu güvenliğini sağlayan çeşitli kurumlar vardır. Bunların en çok bilinen ve göz önünde olanı herkesin Polis diye adlandırdığı bizde Emniyet Genel Müdürlüğü diye anılan kurumdur. Polis Teşkilatı diye adlandırabileceğimiz bu kurum benim bildiğim kadarıyla tüm ülkelerde mevcuttur ve halkın güvenliğini sağlar. Diğer taraftan halkın kitlesel olarak güvenliğini etkileyecek büyük olayların yaşanmaması içinse istihbarat kurumları vardır. Bu kurumlar önceden bilgi toplayarak halkın güvenliğini tehlikeye atacak olayları olmadan bertaraf ederler. Biz de kısaca MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) dediğimiz fakat son dönemlerin popüler gündemi haline getirerek bir bakıma mitleştirdiğimiz istihbarat kurumumuz milletimiz adına bu işi yapar. Her ülkede Emniyet ve İstihbarat kurumları amaçlarına göre birden fazla olabilir. Bu tamamen o ülkenin güvenlik ihtiyaçları ile ilgilidir.
Teknolojinin hızlı gelişmesi bu tip kurumların görevlerini daha hızlı ve etkin yapabilmelerinin de önünü açtı. Örneğin ülkemizde bizlerin MOBESE diye bildiği sistemin benzerleri tüm dünyada çeşitli isimler altında zaten uygulamaya konulmuş durumda. Bu durum tüm dünyanın daha fazla gözetim ve denetim toplumuna dönüştüğünü gösteriyor. Dolayısıyla birçok soruyu herkesin aklına getiriyor. Bunun bir sınırı olmalı mı? Özel de sınır nedir? Bu tür izlemeler hep yasal zeminde mi olmalı? Yasal zeminde yapılmayan izlemeler delil olarak kabul edilmeli mi? Bunlara benzer sorular günümüz dünyasında birçok ülkede tartışılıyor.
Konularımız aslında bunlar değil. Fakat şimdi yazacaklarımı bir zemine oturtmam açısından gerekliydi. Bahsedeceğim konu bizde nasıl oluyor bilmiyorum. Fakat Los Angeles’daki (ABD) Compton şehrinde polis birimlerinin bu gözetim ve denetim konusunda daha etkin olmak için bazı yeni çalışmalar yaptıkları artık herkes tarafından biliniyor. Compton polis birimleri 2012 yılında özel bir uçak kiralayarak 26 kilometrekarelik bir alanda yüksek çözünürlüklü video kaydı aldığı ortaya çıktı.
Compton şehir sakinlerine bu pilot çalışma hakkında bilgi verilmemiş ve çalışma tam bir gizlilik içinde yürütülmüş. Bu çalışmayı ortaya çıkartan Araştırmacı Gazetecilik Merkezi’ne (Center for Investigative Reporting) konuşan proje koordinatörü Ross McNutt, uçuş süreleri boyunca tüm Compton’ı gizli gizli izlediklerini ve araçları takip edebildiklerini söylüyor. Yani artık gizli değil. Ross McNutt, geliştirdikleri sistemin tek bir polis helikopteri fiyatından bile daha düşük olduğunu ve helikopter uçurma maliyetlerinden çok daha ucuza geldiğini açıklamış. Ayrıca McNutt’a göre bu sistem sayesinde tek bir helikopterin izleyebileceği maksimum alanın tam 10.000 katı büyüklüğünde bir alan yüksek çözünürlüklü kameralarla izlenebiliyor. McNutt’ın şirketi bu pilot çalışmayı saha testi olarak gerçekleştirmiş ve geliştirilen sistemi ABD’deki tüm polis birimlerine satmaya çalışmış. Projenin tam anlamıyla uygulanması durumunda ABD’de polis merkezleri tıpkı savaş bölgeleri olan Irak veya Afganistan’da olduğu gibi tüm halkı sürekli olarak izleyebilecekler.
Tabii ki bu açıklamalardan sonra gündeme gelen şey mahremiyet. Mahremiyet savunucuları, böyle sistemlere sahip yerel polis birimlerinin de faaliyetleri nedeniyle mahkemeye verilebileceğini söylüyorlar. Fakat henüz ortada herhangi bir mahkeme yok. Bu tip bir sistemi ABD’de fedaral düzeyde kurmak şimdilik yasak. Şimdilik diyoruz. Çünkü gelecekte ne olacağını bilemeyiz. Fakat bu tip bir sistem ABD’de federal düzeyde uygulanırsa dünyadaki diğer tüm ülkelere örnek olacağını söylemek abartı olmayacaktır.
Söyleyebileceğimiz fazla bir şey yok. Diyebileceğimiz tek şey “Büyük adamsın George Orwell”. George Orwell kim diye bana sormayın. Bir zahmet internette araştırın.
(Bu yazının bir kısmı 27 Nisan 2014 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)