Geleneksel medyanın kaçınılmaz sonu
Günümüzdeki geleneksel medya araçları tüm dünyada hızla kan kaybediyor. Bunun tek sebebi ise Bilişim sektörünün günümüz insanlığına armağanı olan intenet.
İnternet nasıl oldu da geleneksel medyayı bu kadar etkiledi? Bu ülkede 25 milyonun üzerinde internet kullanıcısı var. Gazete, dergi okuyan kitleyi toplasanız bu rakamın yanında çok küçük kalıyor. Hadi buna kitap okuyan, sinemaya ve tiyatroya gidenleri ekleseniz yine de 25 milyonun yanına bile yaklaşamıyorsunuz. Üstelik tirajlar düşmeye, televizyon izlenme oranları gerilemeye devam ediyor.
Bütün bunlara karşılık bizim de içinde bulunduğumuz geleneksel medya ne yapıyor? Medya çalışanlarını üretenler ve yönetenler diye ikiye ayırarak cevap verebilirim. Üretenler, yönetenlere göre bir çok şeyi daha fazla farkında. Trendlerin gidişatını farkındalar. Fakat yönetenlere bunu anlatamıyorlar. Yönetenler ise aslında eski birer üreten. Gerçi hala az da olsa üretiyorlar fakat asıl işleri yönetmek ve sorumlusu oldukları yayının her zamanki periyodunda çıkarılmasını sağlamak. Bu durum onları mesleki körlüğe itiyor. Her şeyi haberden ve içerikten ibaret gördükleri için bir kısır döngü içinde kaybolup gidiyorlar. Dolayısıyla medyanın internete genel bakışı şöyle: İnternet zaten olmayan zamanları içinde vakit ayırmak zorunda oldukları bir yan iş. Mobil diye bir şey duyuyorlar ama nedir diye bakmamışlar bile. Yönetimin bilgi işlem gruplarına yaptığı baskı sonucunda ise ortaya çıkan şey haberleri, programları cep telefonu ekranına yansıtmak, haberleri internet sitesine koymak. İçerikçi olmayan bilgi işlemcilerin elinden gelen ise bu.
Günümüzde internetin hayatımıza soktuğu en büyük açılımlardan biri de sosyal medya kavramı. Yaklaşık üç yıl önce hayatımıza giren Facebook ve devamındaki Friend Feed, Twitter gibi internet platformları sosyal medya kavramını ortaya çıkardı. Hatta Facebook öyle hale geldi ki artık interneti sadece Facebook sanan bir kitle bile oluştu.
Diğer taraftan Twitter denen platform tüm dengeleri değiştirdi. Ülkemiz medyası Twitter’ı ancak İran seçimleri sırasında çıkan olaylar esnasında fark etti. Her şeyin 140 karakterle anlatıldığı, yani o an ne yaptığını, ne düşündüğü diğer insanlarla paylaştığın bir yapı. Gerek ismi gerekse de yapısı kafamızda küçük algısı oluştursa da Twitter’ın son dönemlerde yaptıkları aslında ne kadar büyük olduğunu çok iyi anlatıyor.
Her ay yüzde 1000’in üzerinde büyüyen Twitter’ın popülerleştiği dönemlerden biri 2008 ABD seçimleriydi. Barack Obama’nın kampanya yöneticileri siteyi çok etkin kullanmışlardı.
Diğer taraftan Mısır’daki hükümet karşıtı protestolar Twitter’dan organize edildi. Politik bir çehreye de bürünen bu site İran’daki seçimler sırasında kitlesel isyanların organizasyon ve haberleşme platformu haline geldi. Hatta o kadar önemli bir mecra haline geldi ki yapılması gereken ve bir süre kesinti yaşanmasına sebep olacak olağan sistem bakımı bile ABD’li yetkililerce engellendi.
Tüm bunlar yaşanırken Amerikalı medya devi Rupert Murdoch, çıktı dedi ki; “Elektronik okuma araçları 20 yıl içerisinde yazılı basının yerini alacak.” Bu konuşmayı yatırım bankası Goldman Sachs’ın yıllık medya konferansında söyledi. Yaptığı bu konuşmada bahsettiği elektronik okuma araçlarına örnek olarak ise Amazon.com’un Kindle’e ve Sony’nin Reader’ını örnek gösterdi.
20 yıl önce Londra’daki basın sendikalarıyla yaptığı tartışmalarla gündeme gelen Rupert Murdoch’un şu cümleleri ise biz medya çalışanları tarafından çok iyi düşünülüp analiz edilmeli. Murdoch diyor ki: “İnsanların gazetelerini kağıt üzerinde değil taşınabilir okuma panelleri aracılığıyla alacağı günün geleceğini görüyorum. Ardından kağıt kullanmamaya başlayacağız, basımevleri, sendikalar ortadan kalkacak ve bu çok güzel olacak.”
(Bu yazının bir kısmı 20 Eylül 2009 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)