Çocuk pornosu bahane olmasın…
Geçtiğimiz iki ay boyunca ülkemizin en önemli gündem maddelerinden biri de çocuk pornosu konusuydu. Nitekim, çocukları ve gençleri (yani her yaştan vatandaşını) korumak devletin anayasal görevidir. Dolayısıyla ilgili kamu kurumları harekete geçti ve bir çok operasyon yapıldı. Operasyonların sonucunda bir hayli insan tutuklandı. Bir kaç tane İnternet kafe kapatıldı. Başbakan bir an önce tedbir alınmasını istedi. Bazı gazeteciler bu konunun bayraktarlığını yaptı. Adalet Bakanı alınacak tedbirlerle ilgili açıklamalar yaptı. Bunların hepsi doğaldı.
Bu süreç içinde bu konuyla ilgili tüm olanları dikkatlice takip ettik. Olayların gidişatı bilişim sektörüyle ilgili yıllardır yazı yazan bizleri de endişelendirmeye başladı. Sanki çocuk pornosu üzerinden İnternet sindirilmeye çalışılıyor. Bu iki aylık süreç içindeki gelişmelere ve bu gelişmelerin medya üzerinden, internet konusunda çok fazla bilgisi olmayan vatandaşa yansımasına baktığımızda, ortay çıkan şudur: “İnternet, ahlaksız bir yerdir”. İnsanımızda bu şekilde değişen bir İnternet algılamasından sonra çocuklarmızın zehirlendiği havasını oluşturmak ise çok kolay oldu. Yapılanlarla öyle bir toplumsal paranoya oluşturuldu ki asıl amacın, “Hem kullanıcılara gözdağı verilmek hem de internet kontrol altına alınmak mı isteniyor?” sorusu beyinlerde yankılanmaya başladı.
“Bu konuda Ulaştırma Bakanlığı tarafından Bakanlar Kurulunun gündemine getirilen Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önelenmesine Dair Kanun Tasarısı Taslağına göre, İnternet ortamındaki pornografi ve kumar suçlarının önlenmesinden Bilişim Güvenliği Başkanlığı sorumlu olacak. Telekomünikasyon Kurumu Başkanlığı bünyesinde kurulacak Bilişim Güvenliği Başkanlığı, İnternet ortamında yapılacak perdeleme, filtreleme, izleme esaslarına göre donanım ve yazılımın üretilmesi için internet sektörünü yönlendirecek.”
Siz bu ifadelerden ne anlıyorsunuz? Benim anladığım ise kafamdaki soru işaretlerini güçlendirmekten başka bir işe yaramadığı. Gerçi sözü edilen Başkanlığın nasıl davranacağı çok önemli. Şayet kişisel veriler kanunla koruma altına alınmadan, kişilerin kaydı ve trafik verileri tutulacaksa bu durum İnternet’in anonim olabilme (kimlik belirtmeden ifade) hakkını ortadan kaldıracaktır. Dolayısı ile İnternet özgür ortam olma özelliğini kaybedecektir.
Bizim önerimiz şudur: Bu konularda zaten mevcut olan yasal düzenlemeleri güncelleyelim. Sonra da Bilişim Güvenliği Başkanlığı yerine, İnternet’in asıl aktörleri konumundaki erişim, hizmet ve içerik sağlayıcılarla, İnternet kafelerin hak ve sorumluluklarının düzenleyelim. İnternet kafelerin denetimini ise polise değil kendi meslek odalarına havale edelim.
Unutmayalım suçla mücadele etmek, ağır cezalar koymak ve polise yetki vermek demek değildir. Toplumsal paranoya oluşturmak hiç değildir. Suçla mücadele etmek önce eğitimle olur. Sonra bilinçlendirme ve özdenetim bunu tamamlar. Fakat unutmayın tüm bunlar sivil iradenin katılımıyla başarıya ulaşır.
(Bu yazının bir kısmı 7 Ocak 2007 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)