İran isyanında internet etkisi
İran’da 12 Haziran’da başkanlık seçimleri yapıldı. Seçim sonuçları kanlı olaylara sebep oldu. Sizlere Iran’ın sahip olduğu rejimi ve devlet yapısını anlatacak değilim. Zaten televizyonlarda yüzlerce tartışma yapıldı. Benim üzerinde durmak istediğim, internet mecrasının bu olaylardaki rolü. Her şey seçimlerin sonunda resmi açıklamalara göre Mahmud Ahmedinecad’ın, oyların yüzde 62’sini alarak tekrar seçilmesiyle başladı.
Sanki Iran’da kıyamet koptu. Eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi tarafından desteklenen Musavi’nin taraftarları sonuçların açıklanmasıyla sokaklara döküldü. Iddialarına göre seçim yenilenmeliydi çünkü hile yapılmıştı. Bir bakıma mevcut Iran rejimini korumakla görevli ruhani lider ise bu iddiayı asılsız buldu ve reddetti. Sokaklara dökülen Musavi taraftarları bu karardan sonra sokakları protestonun her türüyle inletmeye başladı.
Uluslararası medya için bulunmaz fırsattı. Ülkedeki medya temsilcileri protesto ve iddialara yönelik haber ve görüntüleri ülkelerine geçmeye başladı. Fakat asıl hareketlilik internet üzerinde yaşanıyordu. Çünkü İran birçoğumuzun bilmediği bir özelliğe sahip. Fransa’dan sonra dünyanın en büyük ikinci blog yazarı kitlesi bu ülkede. Şaşırdınız değil mi? Son dört yıldır tüm dünyada yaşanan sosyal paylaşım siteleri çılgınlığının doğal bir sonucu olarak blogların da yıldızı parladı. Mevcut klasik medya araçları üzerinden yapılan yayınların devletin bazı denetimlerine tabi olması Iran gençliğini internete sürükledi.
Sonuç ortada: Eylemleri an be an dış dünyayla paylaştılar. Özel bloglar açıp eylem organizasyonunda kullandılar. Eylem organizasyonlarında internet mecrasının kullanılacağı seçim öncesinde kendini belli etmişti. Örneğin, seçim öncesinde korsanlar Ahmedinecad’ın sitesine yönelik saldırılar başlatmıştı. Bu saldırıları engelleyemeyen yönetim, son çare olarak tüm Iran’da 45 dakika boyunca interneti kesmişti. Bu saldırılar seçim sonrasında neler olacağının en belirgin işaretiydi. Bu mesajı alıp almadığını kestiremediğimiz Iran’da seçim günü bazı ilginçlikler yaşanmıştı.
Seçim gününde kendini gösteren şüpheli cep telefonu şebeke arızaları ve çeşitli sinyal karıştırma cihazları marifetiyle iletişim imkânsızlaştırıldı. SMS bile yollanamaz hale geldi. Televizyon sinyalleri gizli eller tarafından kesildi. Kolluk kuvvetleri yabancı gazetecilerin çalışmalarını engelledi. Kimilerini gözaltına aldı.
Seçim sonrası başlayan eylemler isyana dönüştü ve El Cezire televizyonu yaşanan olayları Islam devriminden bu yana ülkedeki en büyük isyan olarak adlandırdı. Internet üzerinden örgütlenmenin doğal sonucu olarak dünya üzerindeki pek çok ülkenin Iran elçilik ve konsoloslukları çeşitli olaylara sahne oldu. Seçimleri takip eden 5 gün içinde 32 kişinin ölmesi ve bu isyan hareketinin yeni bir devrime doğru yönelmesi Iran yönetimini harekete geçirdi. Hemen Facebook, Youtube, Blogger, Flickr, FriendFeed, Twitter gibi popüler sosyal paylaşım sitelerinin tamamına erişim engellendi. Isyancılar buna cevap olarak 12 kamu sitesini işlemez hale getirdiler.
Ayrıca işi bilen korsanlar, çeşitli yeraltı forumlarında sıradan kullanıcıları birer siber eylemci haline getirdiler. Iran yönetimi tarafından her yönden kuşatılan isyancılar ve gazeteciler internetin arka sokaklarını etkin bir şekilde kullanmaya başladılar. Isyancılar akşamları internette örgütlenip gündüzleri sokaklarda harekete geçiyorlardı. YouTube üzerinden devletin uyguladığı baskı ve yer yer şiddete dönüşen tavır görüntülü bir şekilde yayınlandı. Internetin yeraltı dünyası (underground) diye adlandırdığımız yasal olmayan bilgileri paylaşan ve işleri yapan siteler, Iran isyanında çok işlevsel olarak kullanıldı.
Dünyanın en büyük ve güçlü siber yeraltı gruplarına sahip Rusya’yı önümüzdeki dönemde ciddi olarak zorlayacak rakipler Iran’dan çıkacak gibi görünüyor. Tabii bu siber yeraltı grupları asıl Iran’ı çok zorlayacak.
Tüm bu olanlardan ders çıkarması gerekenleri üç grupta toplayabiliriz. Birincisi Iran yönetimi. Iran yönetimi, dört yıl sonraki seçimlerden başarıyla çıkmak istiyorsa, mevcut uygulamalara isyan eden bu gençlerin taleplerini bir şekilde karşılayarak onları pasifize etmesi gerekiyor. Şu da bir gerçek ki, bu eylemlerde alelacele internette örgütlenmeye çalışan isyancılar acemiydi. Fakat dört yıl sonra interneti daha ustaca kullanan daha profesyonel eylemcilerle karşılaşacaklar.
Buna dünyanın dört bir yanına dağılmış ve farklı ülkelerde yaşayan maddi durumu iyi Iranlıları da ekleyin. Iran yönetimi ya demir yumruk gibi herkesin üzerine inecek ve çok ciddi bir genç kitleyi çeşitli şekillerde (hapis, idam vb) ezecek ya da gündem üstünde devlet kontrolünün yani sansürün imkansız olduğunu, internet medyasının nasıl işe yaradığını idrak ederek bazı yumuşamalara yönelecek. Ikinci grup, isyancılar. Onlar bu isyanı kaybetmenin vermiş olduğu psikolojiyle oldukça hırslandı. Dört yıl sonrası için şimdiden daha ustaca örgütleniyorlardır.
Şayet Iran yönetimi ılımlı bir politika gütmez ve gençlerle uzlaşma yollarını aramazsa çok daha büyük olaylarla karşı karşıya kalacak. Üçüncü grup ise dünyadaki tüm diğer ülkeler.
Bunların çıkarması gereken dersleri de şöyle sıralayabiliriz:
- Artık devlet, millet için var.
- Yönetici sınıf diye bir sınıf yoktur.
- Internet diye paralel bir evren var.
- Artık toplumsal olayların hiçbir detayı gizli kalamıyor.
- Sansür imkansız.
- Gündemi devlet kontrol edemeyecek.
- Sosyal paylaşım sitelerinin gücünü asla test etmeyin…
(Bu yazının bir kısmı 28 Haziran 2009 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)