IPTV veya televizyon yayıncılığında yeni nesil
1960’lı yıllar veya daha eskide doğanlar televizyon dünyasındaki teknolojik gelişmeleri gayet iyi bilirler. Önceleri her köyde sadece bir televizyon vardı ve o da siyah beyazdı. Benim televizyon ile ilk tanışmam Erzincan’da olmuştu. Koskoca mahallede sadece iki evde televizyon vardı ve siyah beyazdı. Üstelik günlük yayın sadece 3 saatti ve paket yayındı. Yani asıl yayın bir gün önce Ankara’da yapılıyordu. Erzurum’daki TRT merkezi Ankara’dan yapılan yayını kaydediyor ertesi gün kendi çevresinin alabileceği şekilde tekrardan yayınlıyordu. Televizyon sahibi evler her akşam tüm komşuların istilasına uğrardı. Bu anlattıklarım 1975 – 1980 arasına denk geliyor. Süreç içinde önce paket yayın kalktı. Sonra yayın süreleri uzadı. Derken yıllar sonra 1990’larda renkli yayın geldi. Her şey ondan sonra bizler için çok hızlı gelişti.
Günümüzde dünyanın en kitlesel medya mecralarının başında hâlâ televizyon geliyor. Fakat her şeyin internetten beslenir hale geldiği; dahası internet üstünden izlenebilen etkileşimli yayınların altın çağını yaşadığı bir dönemde geleneksel televizyonlar artık çağın beklentilerini karşılamaktan çok uzak. Teknoloji devi firmalarda bu durumun farkında. Bu yüzden de uzun zamandır yeni bir televizyon kavramı üzerinde çalışıyorlar. İşte bu yeni kavramın adı IPTV (Internet Protocol Television).
IPTV bugünkü haliyle aslında bir nevi kablolu TV. Günümüzde TV yayınlarını nasıl izlediğimize bir bakarsak üç yöntem görürüz. Birincisi ve en eskisi, binaların üstüne koyduğumuz bir anten ile seyrettiğimiz ve karasal diye adlandırılan yayınlar. İkincisi uydu alıcısı bir cihaz ve çanak anten yardımı ile seyrettiğimiz uydu yayınları. Üçüncüsü ise evimize kadar gelen kablo hattı üzerinden aldığımız kablolu yayınlar. Tüm bunların ortak tarafı tek taraflı yayın yapmaları. Yani etkileşim yok. Onlar kendi takvimlerine göre program yaparlar siz kendinizi seyretmek istediğiniz programa göre ayarlarsınız. İşte bunlara dördüncü bir alternatif gibi ekleyebileceğimiz yeni yayın türü olan IPTV tam da bu noktada ayrılıyor. Yani tek taraflı bir yayın yok. En sevdiğim diziyi kaçırdım diye bir derdiniz yok. İstediğiniz yayını istediğiniz zaman seyretme gibi bir lüksünüz var.
Tüm bu anlattıklarımızdan sonra IPTV’yi şöyle tanımlayabiliriz: Yaşadığımız ortama kadar gelen internet hattı üzerinden TV yayınını seyredebilmemizi sağlayan teknolojik alt yapıya verilen isim.
Sistemin temelinde seyirciyi ana içerikten koparmadan internetten topladığı bilgileri paralel olarak televizyon ekranına yansıtan bir kurgu yer alıyor. İstenen oranda etkileşim de kilit rol oynuyor. Yani bu kavram içinde bir maçı seyrederken arkadaşlarınızla ekranın bir köşesinde sesli, görüntülü ya da yazılı iletişim kurabilecek; herhangi bir televizyon programı sırasında sosyal ağlarda takip ettiğiniz kişilerin programla ilgili görüşlerini bir kenarda izleyebileceksiniz. Ya da içerikten tamamen bağımsız olarak internette gezebileceksiniz.
Bu işin başını dünyada Intel ve Google çekiyor. Zaten bir süredir duymaya başladığımız Google TV’de işte bu. Sony ve Logitech ile yürütülen çalışmada Google’ın altyapısını üstlendiği yapıya ya uyumlu bir Sony televizyon alarak ya da Logitech’in Revue adlı kutusunu kendi mevcut televizyonunuza bağlayarak kullanmaya başlayacağız. Ülkemizde ise TTNET’in bu konuda çok ciddi çalışmaları var. Şu an 600 bine yakın abonesi olan ve internet üzerinden TV seyretmeye imkan sağlayan tivibu platformunun başarısından güç alan TTNET henüz duyurmadığı yeni bir hizmetine başladı. IPTİVİBU ismindeki bu yeni teknolojik hizmet bugünlerde sadece üç büyük şehirde kullanıcıya sunuluyor. Yılbaşından sonra kademe kademe tüm ülkeye yayılacak olan bu hizmet aslında IPTV’nin kendisi. Ülkemiz için ülkemize özel, yeni ve ayrı bir platform olarak bizlere sunuluyor.
IPTV ile neler değişecek derseniz şunları söyleyebiliriz. İlk olarak web araması yapar gibi program araması yapabileceğiz. İkinci olarak istersek televizyon üzerinden internet sitelerini dolaşabileceğiz. Üçüncü olarak video paylaşım sitelerini TV izler gibi uzaktan kumanda ile takip edebileceğiz. Dördüncü olarak müzik yayın siteleri etkileşimli internet radyosuna dönüşecek. Beşinci olarak kataloglardan istediğimiz filmi istediğimiz zaman seyredebileceğiz.
Peki bu işten yayıncılar ne kazanacak derseniz, cevabımız tek kelime: Reklam. Bu durumu Google özelinde şöyle anlatabilirim. Google’ın yıllık 25 milyar dolara yaklaşan gelirinin yüzde 99’u reklamlardan geliyor. Televizyonun mevcut yaygınlığı düşünüldüğünde Google TV’nin başarısı firmaya yeni reklam mecraları, başka bir anlamda doğrudan gelir merkezleri sunacak. Görünen o ki Google geleceğimizin her anına girmeyi planlıyor. Diğerlerini varın siz düşünün.
(Bu yazının bir kısmı 24 Ekim 2010 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)