Sosyal Manyaklık
Geçenlerde Twitter’dan bir mesaj aldım. Çok moda bir giriş cümlesi oldu değil mi? Konumuza devam edelim. Gelen bu mesajda daha önceleri Facebook ve Twitter hakkında ortaya attığım “Sosyal Tuvaletler” kavramı hatırlatılarak yeni bir saptama yapılıyordu. Sosyal Medya denen ve ete kemiğe bürünmüş şekli olarak kabul edebileceğimiz Facebook ve Twitter’ın “Sosyal Tuvalet” kavramından taşıp “Sosyal Manyaklık” boyutuna vardığını söylüyordu ve bana düşüncemi soruyordu.
Kendisi Ankara’da ikamet eden ve oldukça başarılı işlere imza atan bu arkadaşıma cevap yazmak yerine telefon etmeyi tercih ettim. Bu iki kavram üzerine bir süre sohbet ettik. Neler konuşmadık ki?
Yaptığımız ama kafamızda kalan tespitlerin kelimelere dökülüp vücut bulduğu o konuşmada şu sonuçlara vardık.
İlk olarak sosyal medya kullanıcılarının bu araçları kullanmayı hala öğrenemediği sonucuna vardık.
İkinci olarak, muhataplarınla yüz yüze olmamanın verdiği rahatlıktan dolayı insanların çok pervasız olduklarını tespit ettik. Bu rahatlık kendisi ile barışık olmayan kişilerin pervasızlığının görülmesini sağlıyordu. Rakı ile ilgili olduğunu hatırladığım bir deyiş var: “Rakı, delikanlıyı susturur, pısırığı ise çoşturur.” Anlatılmak istenen delikanlı adam rakı da içse değişmez. Alkollü iken bile delikanlılığını korur. Fakat pısırık birisi alkollü olmanın vermiş olduğu “Sarhoş, aman dokunmayın!” algısını kullanarak iyice pervasızlaşır. İşte sosyal medyada böyle oldu. “Sosyal medya delikanlıyı susturur, pısırığı ise çoşturur” hale geldi. Ne kadar “ezik” diye tabir edebileceğimiz kişi varsa hepsi sosyal ortamlarda kendini nedense 10 kaplan gücünde hissediyor. Dolayısı ile bu sanal güç sahibi olanlar her güç sahibinin kaçınılmaz sonu olan güç kirlenmesini yaşıyor ve tek kelime ile manyaklaşıyor. Onlarla uğraşmaya bile değmez.
Bu konular hep böylemi gidecek. Tabii ki hayır. Her şeyin ilkinde olduğu gibi bu alanda da bir kuralsızlık hakim. Örneğin otomotive bağlı sektörlerdeki kurallar ve standartlar bütününün nasıl geliştiğine bir bakın. Arabalar ilk yapıldığında yol bile yoktu. Süreç içinde yollar gelişirken bunlara bağlı olarak otomobil aksesuarları da gelişti ve bazıları standart haline geldi. İlk otomobilde far var mıydı bir hatırlayın? Yahut karşıdan karşıya geçerken uymamız gereken kurallar nasıl bir süreçten geçtide bu hale geldi bir hayal edin?
Şimdi bir de sosyal medyaya bakın. Tamamen bir başıboşluk hakim. Hani kuralsızlığı ve pervasızlığı vurugulamak için söylenen bir söz vardır: “Teksas mı burası.” Evet. Şu an sosyal medya tam bir Teksas havasında. Herkesin herkesi her an vurabileceği bir ortam.
“Bu böylemi gidecek?” diye sorarsanız cevabım “Tabii ki hayır” olacaktır. Merak etmeyin, önümüzdeki beş yıl içinde bu alanında yazılı olan ve olmayan kuralları oluşup oturmaya başlayacaktır. Ülkelerinin adalaet mekanizmaları da bu konuyu çözecek ve uygun hukuk kuralları geliştirecektir. Ondan sonra herşey belli bir standarda oturmaya başlayacaktır. Dolayısı ile sosyal medya dediğimiz alan daha sağlıklı işlemeye başlayacaktır.
Tüm bunlar olana kadar biz sosyal medyada nasıl yer alalım diyorsanız benim size tavsiyem şu olacaktır. Her zaman sosyal medyada işinizle yer alın. Yani yaptığınız işleri edindiğiniz tecrübeleri orada insanlarla paylaşın. Özel hayatınıza çok fazla yer vermeyin. Hatta mümkünse hiç yer vermeyin. Çünkü orada paylaşacağınız özel hayatınızla ilgili bir detay hiç ummadığınız yerde öyle bir karşınıza çıkarki iş işten geçmiş olur. Tavsiyemizi tek cümle ile özetlersem: “Sosyal Medyada mahremiyetinizi koruyun.”
(Bu yazının bir kısmı 9 Ocak 2011 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)