Ne kadar korsanız?
Business Software Alliance (BSA), lisanssız yazılım kullanımını takip eden en büyük kuruluş. Korsan yazılım kullanımının alıp yürüdüğü ülkemizde de bir hayli etkin. Geçtiğimiz yıllarda sık sık, Türk iş dünyasının korsan yazılım yüzünden kaybının yüzde 40, yüzde 66 gibi rakamlar olduğunu bildirir, ancak bu rakamlara ulaşmak için kullanılan yöntemi açıklamayı atlardı.
BSA bu yıl, BSA Türkiye Katılımcıları tarafından gerçekleştirilen hukuki işlemler sonucu, 2010 yılında korsan yazılım kullanan firmaların, yekûne vurulunca 2 milyon liradan fazla tutan bir maliyeti üstlenmek zorunda kaldığını açıkladı. Bu miktarın anlamı şu: Maliyet, önceki yıllara göre neredeyse yüzde 200 artmış. Şirketler aleyhine başlatılan hukuki işlemlerin artış oranı ise, yüzde 400 dolaylarında.
BSA Katılımcıları, EMEA (Avrupa, Orta Doğu ve Afrika ) bölgesinde, bu yıl toplam 3000 kadar ihbar değerlendirmiş. Bunlardan 1795 tanesi aleyhine hukuki işlemler başlatılmış. Bu işlemler sonucu bölge ekonomisine kesilen 17,6 milyon dolarlık cezayı, BSA “Korsanın ekonomiye yıllık maliyeti” olarak tanımlamayı seçiyor. Oysa yazılım korsanlığı zaten maliyetleri düşürdüğü, açıkçası bedava olduğu için sapılan bir yol. Dolayısıyla, BSA korsan yazılıma mal ettiği bu yükü, esasen kendisi ortaya çıkarmakta.
Kurum, şu şekilde açıklıyor tutumunu: “Türkiye’de her yıl lisansız yazılım ve korsan kullanım nedeniyle milyonlarca lira vergi kaybı olurken, korsanın önlenememesi yabancı sermaye yatırımın önündeki en büyük engellerden biridir.” BSA Türkiye Genel Koordinatörü Semih Sağman’ın, yukarıda zikrettiğimiz veriler hakkında “Konu sadece işletmelerin karşılaşacağı finansal ve hukuki sıkıntılar değil. Lisanssız yazılım kullanmak firmaların virüs problemleri nedeniyle veri kayıplarına uğramalarına ve güvenlik açıklarına sebebiyet verirken ve kurum itibarının da zarar görmesine neden oluyor. ” diyor. BSA Türkiye Program Koordinatörü Nilüfer Sapancılar ise, korsandan caydırmak için para cezası kesmekle yetinmediklerini, Türk firmalarını korsan yazılımların neden olduğu güvenlik açığı, virüs, veri kaybı gibi sorunlarla ilgili olarak da bilgilendirdiklerini dile getiriyor.
Bu açıdan yaklaşılırsa, BSA’nın niyeti pek halisane görünüyor elbette. Ancak Türk internet kafe işletmecilerinin de bir diyeceği var bu konuda. BSA üyesi şirketlerden Microsoft’un yaptığı baskınlar göz önüne alınacak olursa, korsan yazılım nedeniyle ceza alan işletmelerden ezici bir çoğunluğunun internet kafeler olduğu tahmin ediliyor. Bundan 2 yıl kadar önce şirketin 120 adet internet kafeye baskınlar düzenlediği, bunlardan lisans ya da ceza adı altında binlerce dolarla ifade edilen paralar toplandığı, ancak bu kafelerden bazılarının Microsoft tarafından daha önceden kabul edilen “Home” (ev kullanıcısı) lisansına sahip olduğu fakat baskınlarda lisansın geçersiz olduğu hakkında haberler de yer almıştı bilişim basınında. Bu dönemden sonra, 2009 yılı sonunda, Microsoft İstanbul ve Ankara İnternet Kafeciler Odası ile bir anlaşmaya vardı. “3+” adını taşıyan bu anlaşmaya göre, internet kafelere işletim sistemlerini ve bazı yazılımları toplu bir fiyatla alma şansı sunuluyor, eski İstanbul İnternet Kafeciler Odası yönetimine de satışlardan gayr-i resmi bir pay verildiği iddia ediliyordu.
3+ programı baştan olumlu karşılandı. Fakat zaman içerisinde bazı internet kafe işletmecileri, sözleşmenin bir takım maddelerini sorgulamaya başladılar. Anlaşmaya göre bilgisayarın parçası değişirse, üstündeki yazılımın da lisansının yenilenmesi gerekiyordu. Ya da, diğer hiçbir ülkede böyle bir uygulama olmadığı halde, var olan lisanlar için 2 yılda bir yenilenme ücreti ödenmesi şart koşuluyordu.
Yeni İstanbul İnternet Kafeciler Odası Başkanı Metin Baltaoğlu, bu ve bu gibi maddeler sebebiyle Microsoft aleyhinde bir suç duyurusunda bulundu. Şayialara göre Microsoft’un bu tutumunun sebebi, sektörün içini -elbette azami çıkar elde edeceği surette- şekillendirmeye çalışması. Dolayısıyla şirketin, İstanbul İnternet Kafeciler Odası ile kafa kafaya gelmiş durumda olduğu söyleniyor.
Sektörde bu mesele üstüne pek çok iddialar dolaşıyor. Yeri geldiğinde, onların da bahsini ederiz elbet.
(Bu yazının bir kısmı 17 Nisan 2011 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)