Altını olan haklıdır
Bilişim teknolojilerinde “altını olan haklıdır” da nesi demeyin. Tam da böyle bir gelişmeden bahsetmenin sırası.
Telekom sektörü Graham Bell’in telefonu icat etmesi sıralarında başladı ve 100 yıl gibi bir süre boyunca ancak devletlerin yatırım yapabileceği pahalı ve zor alan olarak kaldı. Bu nedenle de her ülkede, o ülkenin adı ile anılan bir devlet tekeli (incumbent) oluştu. Nereye kadar? 1980’li yılların ortalarına kadar. Bunun tek istisnası ABD ve dolayısıyla Graham Bell’in kurduğu şirketin devamı olan AT&T idi.
Ancak teleks ve faks gibi katma değerli servislerle başlayan haberleşme devrimi, 1980 sonrasında telekom sektörünü değiştirdi. Yeni servisleri yerine getirmekte hantal kalan devlet tekelleri yerine, çoğu ülkede anayasal bir hak olan “haberleşme” konusunda yeni bir anlayışa açtı. Bu anlayışın bir boyutu “özelleştirme”, diğer boyutu “serbestleşme” olarak kendisini gösterdi.
Nerdeyse 1985’lerden beri telekom sektöründe bu iki rüzgar esiyor. Bir yandan eskinin telekom devleri özelleştiriliyor, diğer yandan da yeni telekom firmalarının servis vermesine müsaade eden serbestleşme rüzgarları her ülkeyi sarıp, sarmalıyor.
Tabii ki serbestleşmenin düzgün yürümesi için pazarı düzenleyen regülatörlere ihtiyaç duyuluyor.
Türkiye’de bu gelişmeleri 1994’lerden bu yana seervis veren ve 1999’da 2G ile 2008 sonu 2009’un başlarında 3G lisansları alan mobil telefon operatörleri, 1997’lerde kurulan ISS’ler, 2004’de karasal telefon hizmetlerinin önüne açan UMTH lisansları ve 2005’de Türk Telekom’un özelleştirilmesi ile yaşadık.
Bugün iletişimde çok yönlü olanaklarımız var. Mobil ve sabit ses hizmetleri yanısıra, bir yandan ADSL denilen eski bakır kablolar üzerine kurulan servisler, diğer yandan kablo ve uydu internet servisleri ve son olarak da mobil hatlar üzerinden veri aktarımına yardımcı olan 3G servisleri ve gelmekte olan 4G.
Bunları anlatırken, gelişmeler bitti mi? Kesinlikle bitmedi. Biz özelleştirme ve serbestleşme konuşurken, doğal olarak eski telekom tekelleri durumdan memnun olmadı. Pazarı kaybetmemek için çabaladılar. Bazı ülkelerdeki regülatörler de onlara destek oldular ya da kısmen yardımcı oldular. AB Komisyonu ise bu düzenleyici ve telekom devlerini hep eleştirdi, bazen ihtar, azen ceza verdi.
Bütün bunları anlatırken, geçtiğimiz hafta önemli bir değişiklik meydana geldi. Pazarın daha dengeli dağılımı için çalışan komisyonun telekomdan sorumlu komisyoneri Nellie Kroes, birden enteresan bir karar açıkladı.
Kararın yorumu 3 kelimelik tek cümle ile özetlersek; “Altını Olan Haklıdır!!!”
Neden bunu söylüyoruz? Çünkü yaklaşık son 5 yıldır, serbestleşme rüzgarlarını “paylaşırsam yatırım yapmam” şeklinde tersine çevirmeye çalışan eski telekom tekellerinin ve kısmen ona destek olan regülatörlerin yapamadığını, fnansçılar başardı.
Avrupalı finansçılar, son bir kaç aydır yüksek sesle, “yatırım yapmak isteyen ama korunma şartı koyan” eski telekom devlerinin isteklerinin yerine getirilmesi ve önlerinin açılmasını ve bu olmazsa Avrupa’daki krizin yenilmesinde daha fazla gecikileceği propogandası yapıyorlar.
Çünkü finansçılar, kendilerinden yatırım amaçlı kredi kullanan eski telekom devlerini seviyorlar. Yine çünkü onları sırtından iyi para kazanıyorlar. Dünya’da da malum son 10-15 yılın 2 önemli ve çok hareketli pazarı “Telekom” ve “Enerji”. Telekom durunca, anlaşılan herşey duruyor…
(Bu yazının bir kısmı 23 Aralık 2012 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)