Bilişim 99’un ardından
Bilişim 99’un ardından aklımda kalanları tek kelime ile özetleyebilirim:Gürültü. Detaylara daha fazla girmek istemiyorum. Acısıyla tatlısıyla bir Bilişim daha bitti. Her yıl daha iyiye gittiğini düşündüğüm bilişim fuarının hak ettiği yere gelmesi daha bir kaç yıl alacak gibime geliyor.
1969’da doğan biri olarak geriye baktığımda bilişim sektörüyle ilgili neler hatırlıyorum diye kendi kendime sorduğumda, hatıralarım beni 1983-84 yılına götürüyordu. Evine her gün gazete giren bir işçi ailesinin çocuğu olan ben o gazeteyi ısrarla okurdum. Bilgisayar kelimesiyle tanışmıştım ve ilk bilgisayarı yine bu yıllarda Balıkesir’de bir kırtasiye dükkanının vitrininde görmüştüm. Amstrad markaydı. O caddeye yolum düştüğünde gider dakikalarca vitrinden bilgisayarı seyrederdim. Almak çok istememe rağmen bir işçi ailesi olan bizler için malum sebeplerden dolayı alamamıştım.
Bir arkadaşım almıştı ve ben onların evden çıkmaz olmuştum. Orta okul bitmiş liseye başlamıştım. Bilgisayar içimde hep bir özlemdi. Okuduğum gazetelerde çıkan bilişim teknolojisiyle ilgili haberleri su içercesine okurdum…
1987 yılında ise ilk Commodore ile tanıştım. Meğerse okuduğum üniversitenin bir Bilgisayar laboratuarı varmış. Bu seferde oradan çıkmaz oldum.
1988’de ilk PC’lerle tanıştım ve ilk 3,5” lik disketlerle. Sabit disk diye bir şey henüz bizim için yok.
1989, ilk 10 MB’lık sabit diski gördüm.
1990 ise teknoloji konusunda yazı denemelerim başladı. Zaten çocukluğumdan beri yazı yazmaya çok hevesliydim ve sürekli beni etkileyen her konuda yazardım. Gazetecilik, büyüyünce yapmak istediğim mesleklerden biriydi. Akabinde okulu bitirmeden İstanbul’a geldim ve aktif olarak bilişim medyasında çalışmaya başladım.
Ocak 1998’de çok sevdiğim işimi bırakmak zorunda kaldım. Bir süre zorunlu ara verdim.
Nisan 1999’dan beride şu anki işimi sürdürüyorum.
Kısacası hayallerini gerçekleştirme yolunda bir hayli yol kat eden ben hala işin başındayım diye düşünüyorum. Daha yapacak çok işimiz var.
Artık ülkemizin sosyal meselelerine karşı kendimi daha duyarlı hissediyorum. 1961 de elin oğlu Yuri Gagarin’i uzaya göndererek teknolojik gelişmelerine yeni boyutlar açarken bizler iktidar kavgası yüzünden üç siyasimizi darağacına gönderiyorduk.
Bu durumlar ruhumu acıtıyor. Dediğim gibi daha yapacak çok işimiz var.
(Bu yazı 27 Aralık 1999 tarihinde yazılmış ve bir kısmı bu tarihi takip eden ilk Pazartesi günü dağıtılan Computerworld dergisinde Editörden köşesinde yayınlanmıştır.)