Bir rüya gördüm
Rüya görmeyen yoktur herhalde. Kimisi gelecekten haber verdiğini söyler. Kimisi geçmişten. Kimileri hiç önemsemezken, kimileri rüyalarıyla hayatını şekillendirir. Ben rüyaların ruhumuzun dünyası olduğunu düşünüyorum. Çünkü uyku yarım ölümdür ve insan uyurken ruhun bedenden ayrıldığına inanırım. Gerçi yoğun bir gün geçirdiğinizde o gün meşgul olduğunuz şeylerin rüyanıza girdiği de söylenir.
Gördüğüm rüyaya gelince. Hani bazen karmakarışık bir şeyler görürsünüz ya. İşte öyle. Sürekli oradan oraya sıçrayan fakat hiç bir şeye tam hakim olamadığınız bir sürü alakasız rüyalar topluluğu.
İlk olarak garip bir mekandayım. Mekanın dekorundan anladığım kadarıyla Çin ve Orta Asya kültürünün karması bir yer. Otel lobisine benziyor. Beş veya altı kişi oturmuş sohbet ediyor. Bu topluluktan sadece birini tanıyorum. O da Türk Telekom Grubunun bir dönem Genel Müdürlüğünü yapan ve şimdilerde yine aynı grup içinde daha üst görevlerde bulunan Paul Doany. Oturanlardan ikisi çekik gözlü. Gerçi ben hepsini birbirine benzetirim ama bunlar Çin’li. Belli belirsiz görüntülerde Çinlilerden birinin yakasındaki rozet gözüme takıldı. Dikkatli bakınca bunun Çin’in ünlü arama motoru Baidu’nun logosu olduğunu gördüm. Garip bir refleksle konuşulanları duymak için topluluğa yakın bir yere oturayım dedim. Ne de olsa gazeteciyiz. Bu arada aman Paul Doany beni görmesin diyede onun görüş alanına girmemeye çalışıyorum. Uygun bir yere oturdum ve dinlemeye başladım. Paul Doany, Çinli arama motoru Baidu’nun başarısından söz ediyor ve dünya arama devi Google’ı nasıl alt ettiklerini soruyor. Çinlilerden biri uzun uzun cevap verdi fakat rüya dedim ya aklımda çok azı kaldı. Sonra Paul Doany onlara gelin ortak bir arama motoru kuralım dedi. Gelen sorulara verdiği cevapta konuyu biraz daha açıtı. Dedi ki; “Biz Türkiye merkezli bir firmayız. Fakat Türk dünyası diye bakarsanız Adriyatik’ten Çin Seddine kadar çok büyük bir coğrafya ve 350 milyonluk bir nüfus söz konusu. Dolayısı ile başlangıçta tüm bu dünyaya hitap edecek bir arama motoru yapmak istiyoruz. Fakat bu konuda sizin tecrübeleriniz bizim için önemli. Üstelik Türk Dünyası ile de tarihten gelen eski ilişkileriniz var. Dolayısı ile bu işi birlikte yapalım. Yarı yarıya da ortak olalım. Ne dersiniz?” Çinlilerden biri şöyle cevap verdi: “Bu büyük bir proje. Bu projenin gerçekleşmesi için iki önemli kriter var. Birincisi yatırım tutarı. Bir milyar dolar civarında bir yatırım gerektirir. Siz 500 milyon dolar koyabilecek misiniz? İkincisi devlet tarafı. Devlet desteği olmadan olmaz. Devletlerin bu işi sahiplenmesi gerekir. Siz gerek Türkiye gerekse de diğer Türk devletlerinin desteğini sağlayabilecek misiniz?” Doany’nin cevabı kısa ve net oldu: “Sağlarız.” Çinli bunun üzerine; “Bunun zaman çizelgesi nedir? Ne zamana planlıyoruz?” Doany’nin yanındaki cevap verdi: “Haziran 2011 gibi işbirliğimizin duyurusunu yapar sonbahar gibi de yayına geçeriz. Size de uygun mu?” Çinli ayağa kalktı (o kalkınca diğer Çinlilerde ayağa kalktı) ve elini uzatırken dudaklarından şu kelimeler döküldü: “Hadi vakit kaybetmeyelim o zaman.” Doany ve yanındakilerde ayağa kalktı tokalaşırlarken bende buradan uzaklaşayım diye düşünüyordum. Derken kendimi birden İstanbul’da bir otelin içinde buldum.
Bu hangi otel diye sağıma soluma bakınırken biraz ileride Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv’i gördüm. Hızlı adımlarla asansöre doğru ilerliyordu. Dedim ya rüyadayım. Rüyada da bazen insan istediğini olur ya. İşte öyle oldu. Görünmez olmayı istedim ve oldum. Onunla ve yanındakilerle birlikte üçüncü kata çıktık. Ofis odalardan birinden içeri girdik. İçeride üç kişi vardı ama bir tanesi bana hiç yabancı gelmedi. Çünkü siyasetin içinde olupda çok ön plana çıkmayan ama çok önemli işlere imza atan biriydi. Merhabalaşmadan sonra diğer herkes odadan çıktı ve Süreyya bey ile o kişi baş başa kaldı. O kişi söze girdi: “Süreyya bey sizin başarılı çalışmalarınızı takdir ediyoruz. İyi bir vizyonunuz ve vitrininiz var. Ülkemize hizmet etmeyi sevdiğinizi de biliyoruz. Dolayısı ile size bizim partinin saflarında siyaset yapmayı teklif ediyoruz. Buyurun bize katılın. Hazirandaki seçimlerden iktidar olarak çıkacak partimizde uzmanlığınızla ilgili konudaki bakanlık kesinlikle sizindir. Genel Başkanımızın bizzat kendi sözüdür.” Süreyya bey ne cevap verecek diye heyecanla beklerken her şey birden bulanıklaşmaya başladı ve uyandım. Dedim ya bunların hepsi rüya.
(Bu yazının bir kısmı 13 Şubat 2011 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)