Büyük Veri ve Türkiye
Bugünlerde bilişim sektöründe en çok konuşulan konuların başında “Büyük Veri- “Big Data” geliyor. Gelişen teknolojiler ile birlikte veri, devasa denilebilecek boyutlara ulaştı ve hızla artmaya devam ediyor. Bu artışın kaynağı sadece kurumlar değil, bizler de bireysel olarak yazdıklarımızla, sosyal medyalara aktardığımız videolar, içerikler, birbirimize ilettiğimiz fotoğraflarla bu yelpazede bir şekilde yer alıyoruz.
IDC verilerine göre, 2005 yılından 2020 yılına kadar verinin küresel hacmi 130 Exabyte’tan 40 trilyon Exabyte’a çıkacakmış. Hiç şüphesiz veri artışında internet erişimine sahip cihaz sayısının da büyük bir etkisi var. Morgan Stanley analistleri, 2020 yılında 75 milyar cihazın internete bağlı olacağını belirtiyorlar. Burada söz konusu olan sadece akıllı telefonlar ve tabletler değil, veri aktarma işini gerçekleştirebilecek sensörler benzeri tüm cihazlar bu sürece dahil.
Bu kadar yüksek miktarda verinin toplanması, basitçe sunucu sayısının artması dışında da anlamlar taşıyor. Eskiye oranla BT’ye artık daha fazla kaynak ayırmak durumunda kalan firmalar yeni teknolojileri takip etmek zorundalar. Dolayısıyla bulut teknolojilerine, veri merkezlerine, veri depolama cihazlarına yatırım yapıyorlar. Firmalar ve son kullanıcı olarak bizler, verilerimizi arşivliyor, artan verilerimizi depolamak için yenilikçi ürün arayışlarına giriyoruz. Dolayısıyla veri depolamanın daha kritik bir sürece dönüştüğünü söyleyebiliriz.
Tersine, bu alanın pek çok üreticisi ve satıcısı da pazarda yer almak ya da durumunu güçlendirmek için yarışıyor. Ülkemize baktığımızda eskiden beri var olan IBM gibi firmalar dışında çok yeni firmalar görüyoruz. Mesela NAS (Network Attached Storage-Ağa Bağlı Depolama) alanında Türkiye’ye yatırım yapmaya karar verdiğini bu hafta açıklayan Tayvan kökenli Synology. Her sektörden tüm ölçekteki kurumlar ve son kullanıcılar için verimli ve ideal özelliklere sahip olduğunu açıkladıkları ürünlerini Türkiye pazarına sunmak için Ürün Müdürü Volkan Yiğit’i bu operasyonun başına getirmiş.
Bu bağlamda büyük veriden yola çıkarak veri depolama süreçlerinin önem kazanacağını, ülkemizin de bu alanda önemli bir pazar olduğu için yatırım çekeceğini düşünüyorum. Tıpkı iletişim yazılımları ve servisleri sunan şirketlerinden biri olan Unify’ın Türkiye’ye yatırım yapması gibi. Eski Unify Türkiye Ülke Müdürü Ahmet Gül, Unify EMEA Bölgesi Indirekt Kanal Direktörü olurken, Türkiye Ülke Müdürlüğü görevini Erda Tütüncüoğlu’na emanet etti. Ülkemize küresel ölçekte yapılan yatırımların, buradaki işbirliklerinin, distribütörlük anlaşmalarının önemli olduğunu söyleyebilirim. En büyük artısı ise şüphe yok ki istihdama olan katkılar.
Bu iki örnekte göreceğiniz üzere büyük veri Türk pazarının cazibesini arttırdı. Ama bu alandaki risklere de dikkat etmek lazım. Eskinin bilişim devlerinin bugünlerde nal topladıklarını görüyoruz. Örneğin IBM’in başına gelenler. 2012’de CIA’in açtığı bulut ihalesini, üçte bir daha ucuz fiyat verdiği halde Amazon’a kaybeden IBM, olayı takip ediyor ama sonuç değişmiyor. Çünkü tüm sektör öğreniyor ki, IBM’in bulut teknolojisini CIA “yüksek riskli” olarak değerlendirdiği için ucuz olduğu halde almamış. Etkileşimin sadece Twitter’da olmadığı bir gerçek…
Tüm bu gelişmeler ışığında konuyu şuraya getirmek istiyorum. Genç ve dinamik nüfusumuz, kesişim noktalarında bulunan coğrafyamız, Ar-Ge çalışmalarımız ve yetişmiş insan gücümüzle bizim de çok büyük bir pasta olan bilişim pastasından payımızı almamız gerekiyor. Bu, biraz da süreç işi ama bu konuda ne kadar erken yol alınırsa o kadar iyi olacaktır. Gerçek dünyamızda güzel sözlerimiz vardır; “ Etme bulma dünyası” veya “Ne ekersen onu biçersin” gibi. Bu sözler dijital köyde de aynen geçerli. Unutmayın Siber dünya da yaptıklarımızın karşılığını anında verecektir.
(Bu yazının bir kısmı 1 Haziran 2014 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)