e-otoyol çok uzak mı?
Ramazan Bayramı öncesindeyiz. Çocukken bayramları iple çekerdik ve bayramları bayram tadında yaşardık. Şimdiki çocuklarda aynı duygular içinde mi bilmiyorum. Kendi adıma tek bildiğim, bayram dendiğinde, aklıma trafik kazaları ve acı sonuçları geliyor. Gerçi son 10 yılda karayollarına yapılan yatırımlarla toplam trafik kazalarında istatistiksel bir iyileşme sağlandı. Buna rağmen maalesef dini bayramlarımız geldiğinde, hele birde dokuz günü kapsayacak bir tatilde söz konusu olduğunda, maalesef yollardaki hiç bir iyileştirme işe yaramıyor. Görüne o ki artık sürücü kalitemizi iyileştirmemiz gerekiyor. Sürücüler insan olduğuna göre problemimiz gelip insan kaltesinde düğümleniyor.
Sadece bizde değil tüm dünyada insan kalitesi önemli bir problem. İnsan kalitesini çok kısa zamanda topluca artıracak bir yöntem henüz icat edilmedi. Bu yüzden de bilim adamları insanların kullandıkları her türlü alet, cihaz ve aracın kalitesini artırmaya çalışıyor. Yahut da böyle bir şey yok bu sadece benim düşüncem.
Şimdi e-otoyol, yani konumuza dönelim. Böyle bir şey mümkün mü? Mümkünse nasıl? Bu konuda kamyon üreticisi Scania ile Alman mühendislik firması Siemens’in yeni bir projesi var. Bu proje elektrikli ulaşıma yeni bir boyut getiriyor. İsveç’te iki km’lik bir yolda yapılan testte, batarya taşıyan kamyonlar bir yandan yolda giderken, üstlerinden geçen tellerden şarj ediliyorlar. Yetkililer hedeflerinin iki yıl içinde bu tür kamyonların yollarda görülmesi olduğunu söylüyorlar.
Yani bir bakıma lastikli tramvaylar olacak gibi. Fakat, burada kamyonun, yolun üstündeki tellerden elektrik çekmek için kullandığı bağlantı (pantograph) parçası basit bir elektrik almanın ötesinde bazı özel sensörler kullanıyor. En baştada kamyonun hızını kontrol ediyorlar. En fazla 90 km/saat olmasına izin veriyorlar.
Siemens mühendislerinin bir iddiası daha var. Elektrikli motorların, günümüz kamyonlarının kullandığı içten yanmalı motorlara nazaran iki kat daha verimli olduğunu ve bu nedenle de enerji tüketimini yarı yarıya düşüreceğini iddia ediyorlar. Kamyonun bu şekilde tellere bağlı olarak gittiği sürede herhangi bir karbon boşalımı olmuyor. Kamyonlar, hibrit sistemle üretilmiş olduğu için de tellerin bittiği ve klasik yola geçildiği noktada, dizel güce geçilerek, yola öyle devam ediliyor.
Denemenin İsveç’te yapılma sebebi ise; İsveç’in 2020 yılına kadar fosil-yakıt bağımlı ulaşımı sona erdirmeyi hedeflemesi. Araştırmalara göre, İsveç’in karbondioksit emisyonunun üçte birinin ulaştırmadan geldiği görülmüş. Bunun da yarısı kargo taşımadan geliyormuş. Ayrıca İsveç Ulaştırma Bakanlığının e-otoyol sistemini yaygınlaştırmayı da hedefliyor. Yani devlet politikası.
E-otoyol konusunda bir diğer deneme, Volvo-Siemens işbirliği ile 2017 yılında Kaliforniya’da, Los Angeles – Long Beach arasındaki yolda yapılması planlanmış durumda.
Diğer yandan Güney Kore’nin çoktan yani 2014 yılından bu yana OLEV yani “Online Electric Vehicles” kullandığı biliniyor. OLEV otobüsler için Güney Kore’de şimdilik 12 km’lik bir yol mevcut. Ama buradaki mantık farklı; şarj tepeden değil, yere gömülmüş olan birimlerden alınıyor. Bunun belli zorlukları var ve hala üzerinde çalışılıyor.
Bu konuda ülkemizdeki çalışma nedir diye baktığımızda e-otoyol tarafında henü bir projemiz görünmüyor. Fakat elektrikli yerli otomobil üretilmesi konusunda çalışmaların olduğunu biliyoruz. Nitekim tartışmaların olduğu dönemde ilgili bakan ilk yerli elektrikli otomobilin 2018’de piyasaya verileceğini duyurmuştu. Sabırsızlıkla bekliyoruz.
(Bu yazının bir kısmı 3 Temmuz 2016 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)