Gidenin ardından…
Hayat bu, söyletir bazen, elemden tasadan Her zamanki gibi yine geç kaldık, gidenin ardından.
Gidesim var…
Herşeyden ve herkesten gidesim var… Tanıdıktan, arkadaştan, eşten, dosttan, evlattan, hatta sevgiliden gidesim var. Öyle uzaklara bir yerlere değil… Bu yalan ve de zalim dünyadan gidesim var.
Vakit gelince…
Çağırır… Uzak yerlerden bir şeyler çağırmıştır sizi… Nedir?.. Kimdir?.. Nasıldır?.. Bilemezsiniz… Çağıran şehir midir?.. Dağ mıdır?.. Deniz midir?… Kalp midir?.. Yoksa, ölüm müdür?.. Bildiğiniz tek şey gitmeniz gerektiğidir. Gideceğiniz yerde size ait bir şeyler vardır. Hissedersiniz bunu… Fakat… Adını koyamazsınız.
Gitmek gerekir bazen…
Bazen gitmeniz gerekir. Bir yerden, bir eşten, bir sevgiliden veya bir işten… Ömrüm boyunca hiç korkmadım gitmekten. Sessiz kalışım hep korkaklık veya kabulleniş olarak algılandı. Oysa ki sadece “sabır” olduğunu hiç düşünmediler. Ne geride bıraktıklarıma üzüldüm, ne geriye baktım, ne de geri döndüm. Üzdüklerim için üzüldüğüm oldu ama “keşke” demedim hiçbir zaman. Kutsallarımı korudum, ölüm…