İşinizi nasıl koparıyorsunuz?
Diyelim ki bir şirkette üst düzey yöneticisiniz. Yani genel müdür veya yardımcısı konumundasınız. Dolayısıyla büyük hacimli işleri sizler koparıyorsunuz. Çalıştığınız şirkette büyük bir holding bünyesinde bulunuyor. Rakamsal olarak şirketinizi nasıl büyütürsünüz? Yani nasıl tip bir yöneticisiniz?
Önünüzde iki seçenek vardır. Birincisi işyerinizin uğraştığı alanda rakiplerinizle kıyasıya bir mücadeleye girer, serbest piyasa ekonomisinin kuralları içinde tüm yasal yolları zorlarsınız. Hatta cumartesileri veya pazarları da çalışırsınız. Bayram tatillerinden erken döner annenizi, babanızı veya akrabalarınız beş yılda bir görmeye başlarsınız. Tüm bunları yaparken bekarsanız belli bir yere kadar tolore edebilirsiniz peki ya evliyseniz? Evliyseniz işiniz için kendi özel hayatınızından ve aile yaşantınızdan büyük fedakarlıklar yaparsınız. Ailevi planlarınızı hep son anda çıkan bazı işlerden dolayı sürekli ertelersiniz. Hatta zaman zaman eşinizle çok ciddi kavgalara tutuşursunuz. Belki de boşanmanın eşiğinden dönersiniz veya dönemez yeni sıkıntılara gark olursunuz. Tüm çabalarınız işyerinizdeki başarınız içindir. Çünkü sizin başarınız işyerinizin başarısı demektir. Tüm bunların başarımı sırasında çok iyi ücret alıyorsanız bütün olumsuzluklara bir yere kadar katlanabilirisiniz. Peki ya ücretiniz yeterli değilse toplamda manevi tatminden başka ne geçer elinize? Bu tatmin sizin için yeterli midir? Bu soruyu hiç sordunuz mu kendi kendinize? Bu tip yöneticilere hamal tipi yönetici denir.
İkinci seçenek ise en kolayı ve en tatlısıdır. Holding dahilindeki şirketlerden size potansiyel müşteri olabilecek şirket yetkilileri ile hatırı sayılır dostluklar kurup bunun üstüne holding üst düzey yetkilileri ile de samimiyetinizi artırırsanız, buna “ballı kaymaklı ekmek kadayıfı” denir. İşinize sabah 9 da gelip akşam 6 da çıkarsınız. Ailenizle hiçbir probleminiz olmaz. Holdingin diğer şirketlerini de ali babanın çiftliğindeki inek gibi sağarsınız. Hatta eşiniz memleketine falan gönderdiğinizde de akşam saat dokuzlara kadar odanızda kalıp masanızdaki bilgisayarda hoşunuza giden oyunları oynar veya 18 yaş üstü için olan filmleri seyredersiniz. Yani halk arasındaki tabirle “işi bilecen, işe gitmeyecen, sorana da işten geliyom diyecen” cümlesinin hakkını verirsiniz. Ne geçer elinize? Bu tip yöneticilere ise uyanık tipi yönetici denir.
Hadi kendinize bir sorun bakalım siz hangi tipe uyuyorsunuz?
(Bu yazı 24 Ocak 2000 tarihinde yazılmış ve bir kısmı takip eden haftanın Computerworld dergisinde yayınlanmıştır.)