Linux’un adı yok!
Eminim başlığı görünce kimden alıntı yaptığımı hemen anladınız. Fakat konumuzun rahmetli Duygu Asena ile bir ilgisi yok. Bu ay yazmayayım diyordum ama malesef yazmak zorunda kalıyorum. Konumuz yine Linuxçular. Altını çizerek tekrar söylüyorum Linux değil, Linuxçular.
Ülkemizdeki Linux dünyasına dışarıdan biri olarak baktığımda karşıma çıkan manzara hiç güzel değil. Gördüğüm kadarıyla ülkemizdeki Linuxçular üçe bölünmüş durumdalar. İşin kötü tarafı bu bölünmeden kendilerinin de haberleri yok.
Birinci parçaya ben İstanbullu Linuxçular diye isim taktım. Bunların içinde bir kaç kişi medya dünyası ile çok içli dışlı. Bunlar kendilerini Linux konusunda Türkiye’de lider olarak görüyorlar. Bunda medyada Linux konusu geçince uzman olarak görüşlerine başvurulmasınında etkisi var. İşin daha vahimi ise bu bir kaç isim birbirleriyle de çekişme halindeler. Diğer taraftan İstanbullu Linuxçular oldukça müteşebbis. Dolayısı ile en iyi Linux geliştiricileri İstanbulda. Bu müteşebisler her ne kadar amip gibi bölünerek çoğalsalar da oldukça hatırı sayılır işlere imza atıyorlar. İçlerinde kamu kurumları ile iş yapmaya çalışanlar olduğu gibi, Microsoft ile takışmalarından dolayı mahkeme mahkeme gezenlerde var. Her ne kadar Microsoft ile olan davaları Don Kişot ile yeldeğirmenleri arasındaki savaşa benzese de Türk Adaleti haklı olanın hakkını verecektir mutlaka. Bana tuhaf gelense bir Linux şirketi, bir dünya şirketi ile dişe diş bir mücadele verirken diğer Linux şirketlerinin kavgayı uzaktan seyredip ellerini ovuşturmaları… Neden mi? Çünkü kavgayı yapan Linux şirketi kaybederse onun pazarını ele geçirecekler de ondan…
İkinci parça Ankaralı Linuxçular. Bunlar ağırlıklı olarak Ankara’daki üniversitelerde çalışan akademisyenlerden oluşuyor. Sırtlarını sağlam bir yere dayamış olmanın verdiği rahatlıkla onlarda kendi çaplarında faaliyette bulunuyorlar. Akademisyenlerin genel karakteristiği olan düşünce bazında çözümler ve fikirler üretip pratikte hiçbirşey yapmama, hastalığı bu arkadaşlara da bulaşmış olduğundan genelde dernekçilik yaparlar. Arada bir de sempozyum, toplantı, kongre gibi şeyler yaparlar. Bu organizasyonlarada yine kendileri katılır, kendileri çalar, kendileri oynarlar. Şöyle ülkeyi sallayacak, gündeme Linux’u oturtacak hiçbir şey yapmazlar. Kendilerine tavsiyem Linux Kullanıcıları Derneği’nin adını “Linux’u Linuxçulardan Koruma Derneği” koysunlar, inanın daha samimi bir isim olur.
Üçüncü parçayı ise ben Anadolu Linuxçuları olarak adlandırıyorum. Bunlar Linux’a gönül vermiş amatör veya yarı profesyonel Linuxçular. Bunlara diyecek sözüm yok. Bu arkadaşlar samimi olarak Linux ile uğraşıyorlar.
Türkiye’deki Linux dünyasına ise bir önerim olacak. Tüm dünyada Linuxun maskotu olarak kullanılan Penguen figürünü sizler hak etmiyorsunuz. Çünkü Penguen dinamik bir hayvandır. Hiç boş durmaz. Bence siz bir farklılık yapın ve ülkemizdeki maskotu değiştirin. Benim size önerim Koala olacaktır. Bu değişikliği yaptığınızda ülkemizdeki gündeme oturamazsanız bile inanın dünyanın gündemine oturursunuz.
Bu yazdıklarımdan dolayı bana kızmayın. Özeleştiri yapın. Bakın önümüzde Cebit Bilişim Eurasia gibi uluslararası bir fuar var. Ben bu fuarda Linuxçuların nasıl bir performans göstereceğini gerçekten çok merak ediyorum. Bu ülkede var mısınız yok musunuz orada göreceğiz.
…
Geçen ay yazdığım yazıma onlarca tepki aldım. Oturan penguenler yazdıklarıma çok alınmışlar. Her nedense yazımı bir bütün olarak değerlendirmeyip detaylarına takılmışlar. Kimisi “vayyy, sen bize nasıl bölücü dersin!” derken, kimisi “züğürt mastürbasyonu” kelimelerine takılmış. Oysa yazımı bir bütün olarak değerlendirselerdi benim onlara “Ey Linuxçular titreyin ve kendinize dönün” dediğimi göreceklerdi. Oysa onlar bu mesajı algılayamadıkları için bana “Ya sev, ya terket!” diye mesaj yolluyorlar. Oysa Linux ülkemizde öldü haberleri yok!..
(Bu yazının bir kısmı PC Magazine dergisinin Eylül 2006 sayısında yayınlanmıştır.)