Para ödemiyorsanız, kişisel verilerinizi kim korur?
Çağın moda deyişlerinden birisi bu “para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz” ya da tersinden bakarsak; “para ödemiyorsanız, kişisel verilerinizin gizliliğini unutun.”
Bunları neden belirtiyorum. Tüm dünya için yeni çağın en önemli kanunlarından birisi konusunda hükümetimizin en sonunda harekete geçtiği gözüküyor.
Kişisel verilerin anlamı, Avrupa Birliğinde 1980’lerde farkında varılmış. Tabi ki bilişim teknolojilerinin kullanımının artması sonucunda, 28 ocak 1981’de “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tâbi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunmasına İlişkin Sözleşme” imzalanmış. Güzel haber Türkiye’de bu sözleşmeye o gün imza koyanlar arasında.
Kötü haber ise, o günden bu yana geçen 33 yılda, bu sözleşmeye imza atan Avrupa ülkeleri arasında, “Kişisel Verilerin Korunması” konusunda bir kanun yapamayan tek ülke de biziz. Yani Türkiye Cumhuriyeti.
Gerçi 1996’lardan bu yana kanun hazırlığı var. Çeşitli tarihlerde hazırlanan kanun teklifleri meclise kadar gelmiş. Hatta şu anda 23. dönemden kalma bir teklif orada halen duruyor.
Fakat geçen pazartesi hükümet sözcüsü Bülent Arınç, bu konudaki kanunun bakanlar kurulunda imzaya açıldığını söyledi. Önemli bir gelişme, internet kanunun konuşulduğu günümüzde, kişilerin korunması açısından asıl önemli adım bu.
Neden önemli; bilişim ve arkasından internet teknolojileri hayatlarımızı rahatlattı. Arkadaşlarımızla Facebook ya da Instagram üzerinden haberleşiyor, resimlerimizi paylaşıyor, düşüncelerimiz söylüyor ve hatta FourSquare ile nereye gittiğimizi, ne kadar kaldığımızı filan gösteriyoruz.
İş hayatında da benzer bir durum söz konusu; ajandaya toplantılarımızı kaydediyor, maillerimizle en gizli ticari sırlarımızı, tekliflerimizi gönderiyor, video konferanslarda yine ticari sırlarımızı konuşuyoruz. Geçen hafta bahsettiğimiz Edward Snowden, tam da ilginç bir konuya dikkatleri çekti; NSA sadece kişileri takip etmiyormuş, yanısıra ticari sırları da çalıyormuş. Bunu başka bir yazımızda tekrar inceleyeceğiz.
Fakat kişisel veriler tarafına bakarsak, olay daha önemli. Bugünlerde gündemde olan diğer bir kelime “big data” yani “büyük veri”. Büyük veriyi bilişimciler “donanım-yazılım-servis satışı” tarafıyla konuşuyor, pazarlamacılar ise “reklama/PR’a yönelik analizler” anlamında inceliyor.
Bu big data’nın bir de kişisel veriler tarafı var. Cep telefonu ve internet, sayesinde, bir değişim var. Firmalar artık TV’lerdeki kitlesel reklamlar/pazarlama dünyasından, mobil ya da sabit internet üzerinden kişisel reklama/pazarlamaya inmeye başladı.
Bu konudaki “araç” ise, sizin parasız kullandığınız araçlar üzerinde yaptığınız hareketler. Yani internette saç ile ilgili sitelere ya da konulara ilgi gösteriyorsanız, size kellik reklamı gösteriyor, ya da daha incesi, falan arabaya bakıyorsanız, size o arabanın ederi düzeyindeki arabaların reklamlarını göstermeye başlıyorlar.
Bu bir açıdan nefis bir olay; Yani lüzümsuz reklamlar yerine ilgilendiğiniz konulardaki reklamları görüyorsunuz ama bir yandan da acaba kişisel verileriniz kimlerin elinde? Mesela baktığınız seks sitelerini birileri sizin için bir yere kaydedip, sonra kullanmayı hedefliyor mu?
Bir köşe yazısında anlatılamayacak kadar derin bir konu; Sadece şöyle bitirelim; internet kullanıcıları olarak nereye ne kadar veri bıraktığınızı farkında olun. Diğer taraftan hükümete de seslenelim; bir an once şu “Kişisel Verilerin Korunması” kanununu lütfen çıkarınız.
(Bu yazının bir kısmı 23 Şubat 2014 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)