Sosyal medya dedikleri
Ülkemizin en eski ve en köklü sivil toplum örgütlerinden biri olan TBD (Türkiye Bilişim Derneği) geçtiğimiz günlerde (15-18 Nisan 2010) bir etkinlik düzenledi. BİMY’17 (Bilgi İşlem Merkezi Yöneticileri Semineri) ismi verilen etkinlik belli periyotlarla sürekli düzenleniyor. Derneğin ülkemize ve sektörümüze sağladığı önemli katma değerlerden biri.
Fakat bu yıl yapılanda meslektaşlarımızdan dinlediğimiz kadarıyla bu etkinliği organize edenler ciddi hatalar yapmışlar. Şöyle ki; önce bu yılki etkinliği basına kapalı yapalım demişler. Bunda bir anormallik yok. Kurumlar her şeylerini basına açık yapmak zorunda değiller. Biz basın mensupları da böyle toplantılar niçin basına kapalı diye sormayız. Fakat bu etkinliğin içinde “Sosyal Medya” konulu bir sunum olduğunu fark edince medyayı da çağıralım demişler. Söz konusu sunumu yapacak arkadaş bu etkinliği organize eden komiteye şöyle bir öneride bulunmuş: “Boşverin konvensiyonel medyayı çağırmayı. Bana 5 kişilik hak verin. Ben bir yarışma yapayım size 5 tane blogger getireyim.” Herhalde organizasyon komitesi yetkilileri bir akıl tutulması yaşadılarki bu teklifi kabul etmişler.
Bu arkadaş kendi adıyla bir yarışma yapıp 25.000 kişinin katılmasını sağlamış. Bunlar arasından 5 kişiyi seçmiş. Fakat meslektaşlarımın bana aktardığı bir detay var. Yarışmayı bu kişi kendi adına yapmış. Yani yarışma esnasında ne TBD’nin ismi ne de bu etkinliğin esamesi okunmamış.
Derken etkinliğe kısa bir süre kala akıl tutulmasından sıyrılan bazı yetkililerin bastırmasıyla üç gazeteci arkadaşımız apar topar etkinliğe çağrılmış.
Benim gördüğüm kadarıyla, sosyal medyanın ne olup ne olmadığı anlaşılana kadar, kurumlar, sosyal medyacı olduklarını söyleyen kişiler tarafından istismar edilmeye devam edilecekler.
Diğer taraftan bazı PR şirketleri basın bültenlerini Friend Feed üzerinden göndermeye başlamışlar. Önder olacağız diye işin cılkını çıkartmayın derim ben. Komik oluyorsunuz. Bilişim Muhabirlerini hafife almayın.
Ben bilmeyenler için bir iki bilgi takrarı yapayım. Ne de olsa takrarda fayda vardır. Sosyal medya, internet medyasının bir alt başlığıdır. Yoksa bazı çok bildiğini sanan PR’cıların dediği gibi internet medyası sosyal medyanın altında değildir. Diğer taraftan bugünlerde keskin bir ayrıma tutularak konvensiyonel medya ve internet medyası diye oluşturulan iki farklı medya algısı doğru değildir. Nitekim hatırlayın televizyonlar hayatımıza girdiğinde de kelimeler farklı fakat benzer tartışmalar yaşanmıştı. Bugün ise hepsine medya diyoruz. Aynı şekilde çok uzak olmayan bir gelecekte medyanın internet üzerindeki yansımaları da medya kavramı içinde eriyecek ve sadece enstürman olacaktır. Yani şöyle anlatayım. TV bir medya enstürmanıdır. Aynı şekilde gazeteler. Aynı şekilde dergiler. Aynı şekilde bu yayınların internet siteleri de birer medya enstürmanıdır. Tek başlarına medya değildirler.
Medya grupları orkestra sahibi gibidirler. Nitekim bir çok enstürmandan çıkan ahenkli seslerle tüm kitleyi etkilersiniz. Fakat siz kişisel olarak çok iyi keman çalıyor olabilirsiniz. Nitekim gider çalarsınız. Toplulukları etkilersinizde. Fakat kitleleri etkileyen ve unutulmazlar arasına giren müzik eserleri her zaman semfoniler olmuştur.
Sonuç itibariyle, TBD’den akıl tutulmasından uzak daha duyarlı yaklaşımlar bekliyoruz. Kurumlara aman dikkat diyoruz. Her sosyal medyacının dolmuşuna binmeyin. Son olarak da ülkemizin PR şirketlerine sesleniyoruz. Sosyal medyanın sadece bir alt başlık olacağını görün. Şayet bunu görmez ve konvensiyonel tarafta yer alan gazetecileri küstürmeye devam ederseniz sonuçlarına da katlanırsınız. Benden söylemesi.
(Bu yazının bir kısmı 2 Mayıs 2010 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)