Tuzu kokutmadan devletin bilgi işlemini kurmak
Ağustos ayının son haftasında e-Devlet ve Bilgi Toplumu Kanun Tasarısı Taslağı ilgili bakanlıklara gönderildi. Başbakanlık söz konusu taslağı Sivil Toplum Kurumları (STK) ve diğer ilgilenenlerin inceleyebilmesi için web sitesine de koydu. (http://www.basbakanlik.gov.tr/docs/e-devlet/taslak.pdf)* Taslakta daha birinci maddenin ilk paragrafında şöyle diyor: “Bu kanunun amacı e-devlet hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin usûl ve esasları belirlemek, bilgi toplumuna dönüşüm sürecini planlamak ve koordine etmek üzere kurulan Bilgi Toplumu Ajansının teşkilat yapısını, görevlerini ve yetkilerini düzenlemektir.” Sözün kısası Bilgi Toplumu Ajansı diye yeni bir kamu kurumumuz olacak.
Taslağı incelediğimizde ilk edindiğimiz izlenimler şöyle. Devlet bilgi ve iletişim teknolojilerini yani bilişim sektörünü merkezileştirmeye karar vermiş. Diyor ki; “Ben Bilgi Toplumu Ajansını (BTA) kuracağım. Sektördeki her kimin devlet kurumlarıyla bir işi varsa önce oraya gidecek ve onay alacak. Aynı şekilde tüm kamu kurum/kuruluşları bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda her ne istek ve talepleri varsa önce oraya baş vuracak ve onay alacak. Daha önceden bilişimi bilmiyordum o yüzden sivil inisiyatiflerle iş yapıyordum ama artık bu işleri öğrendim. Dolayısı ile sivil inisiyatif falan tanımam.”
Tamam. Devletimizdir. Tabii ki der. Fakat devletimizin bu işlere yıllarını vermiş evlatlarından biri olarak görüşlerimi söylemeye hakkımız olduğunu düşünüyorum. En azından tarihe ve bizden sonraki nesillere karşı bir sorumluluğumuz var. Şimdi söyleyeceklerimin bu bağlamda değerlendirilmesini istiyorum.
Ben kişisel olarak böyle bir kurumun gerekli olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir kurumun kurulması demek, bütünlük arz eden sektör ve kamu kurumları arasındaki ticari ilişkilerin ortadan ikiye bölünmesi demektir. Tıpki İstanbul’un iki yakası gibi. BTA’da aradaki Boğaz Köprüsü.
Sayın yetkililer, Boğaz Köprülerine karşı değilim. Fakat hızlı gelişen bir ülke olmamız dolayısı ile köprülerimiz nasıl ki ihtiyacı tam karşılayamıyor, dolayısı ile yenileri yapılıyor ve yapılacaksa; aynı şekilde sektör ile kamu kurumları arasındaki ticari ilişki trafiğini de bu kurumun tek başına kaldıramayacağı gün gibi aşikar. Dolayısı ile şu an sektör ile kamu kurumları arasında oluşmuş ve devam eden doğal trafiği değiştirmeye çalışmak ne derece mantıklı.
Taslağa baktığımızda BTA öyle bir konumlandırılmış ve öyle görev/yetkiler verilmişki, 250 kişilik kadrosu ile tüm bu işlerin altından nasıl kalkacağını düşünmeden edemiyor insan.
Diğer taraftan üstleneceği görevlerden bir var ki, korkarım süreç içinde devletin bilgi işlem departmanı haline gelmesi kaçınılmaz olacak. Bir taraftan devletin bilgi işlem departmanlığını yaparken diğer taraftan devlet kurumlarından gelen taleplerle sektör arzını eşleştirecek. Bu durum bana kadınlarımızı hatırlattı. Kadınlarımız evde bir taraftan kızın ödevlerine yardım ederken diğer taraftan oğlanın altını değiştirmeye çalışır ve aynı zamanda da mutfakta pişmekte olan çorbayı ihmal etmezler.
Devletin şu an tüm kurumları bilgi işlem ihtiyaçlarını kendileri çeşitli şekillerde karşılıyorlar. Tüm bu ihtiyaçların karşılanmasından dolayı sektör ile kamu kurumları arasında oldukça karmaşık diyebileceğimiz bir ticaret doğmuş. Bu durum serbest piyasa ekonomisi adına bir zenginlik. Anladığım kadarıyla devlet böyle bir kurum kurarak kendi bilgi işlem harcama kalemlerini zapt-u rapt altına almak istiyor. Fakat gözden kaçırdığı nokta şu: Bilişim sektörü ülkemizdeki diğer hiçbir sektörün yapamadığını yaptı. Kendiliğinden doğdu. Devletten herhangi bir yardım almadan kendiliğinden büyüdü. Ne zamanki bir milyar doları geçti ve internet teknolojisi toplum hayatına girdi işte o zaman devlet böyle bir sektör olduğunu fark etti. Şayet bu sektörü böyle bir düzenleme ile belli bir kalıp içine sokmaya çalışırsanız hepimiz kaybederiz. Unutmayın, bilişim teknolojilerinin artık her şey ile bütünleşmeye gittiği dönemin başlangıcındayız. Önümüzdeki 10’lu yıllarda yakınsamanın etkisi ile yemekteki tuz misali bir hale dönüşecek bilişim sektörü bu düzenlemelerinizle korkarımki hepimizin ağız tadını kaçıracak.
*Not: Yukarıdaki taslağa ait link artık çalışmamaktadır.
(Bu yazının bir kısmı 6 Eylül 2009 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)