Yerel içeriğin güçlendirilmesi konusuna eğilmenin zamanı geldi
Bu hafta konuyu Türkçe içeriğe getireceğim çünkü geçtiğimiz hafta içinde yapılan Altın Örümcek web ödül töreninde yarışamaya 3000 sitenin katıldığını görmek, bu alanda önemli bir kıpırdanma olduğunun işareti ama acaba kaçı para kazanabiliyor? Ya da para kazananlar da acaba ne düzeyde kazanabiliyor?
Gerçekten bu konuya eğilmemiz gerekiyor. Hem de pozitif ayrımcılık yaparak.
Aslında bunu Mart ayının ikinci haftasında farkına vardık. Popüler video paylaşım sitesi YouTube kapatıldı. Hem de tam 13 gün. Bu süre boyunca tabi ki, kapatılmaya karşı “sansür olmasın” yaklaşımları vardı. Gerçekten de biz de aynı fikirdeyiz “sansür olmasın”. Ama bütün bu süre boyunca başka bir gelişme meydana geldi.
O da Türkiye içinden yayın yapan YouTube benzeri yerli sitelerin izlenirlik istatistiklerindeki artış. Ankara’daki yetkililerden gayrı resmi olarak aldığımız bilgi, Türk Telekom’un yurtdışı bandwidth (internet hat genişliği) kullanımında da ciddi bir düşme sözkonusu. Bunun yüzde 10-12 arası olduğu tahmin ediliyor. Sadece YouTube’ün kapatılmasıyla meydana gelen bu düşme bizde “acaba kullanıcılar yerli siteye özendirilse daha iyi olmaz mı?” düşüncesini doğurdu.
Şöyle bir senaryo yapalım; kullanıcılar yüklemek istedikleri videoları, YouTube yerine izlesene.com, pikniktup.com, vidivodo.com gibi yerli video sitelerine yükleseler ve yine oradan seyretseler ne olurdu?
Kullanıcıların yerli sitelere yönelmesi, bu sitelere verilen reklamın da artması anlamına gelirdi. Bu reklamla para kazanan video siteleri, daha fazla internet hat genişliği (bandwidth) kullandıkları için sitelerin bulundurulduğu (host edildiği) yerli firmalara daha çok para öderlerdi. Bu firmalar da bu hatları sağladıkları Türk Telekom’a daha çok para öderlerdi. Buna karşılık Türk Telekom’un yurtdışına çıkış hat genişlik ihtiyacı azaldığı için, dış taşıyıcı firmalara ödediği para azalırdı.
Video sitelerinin daha çok iş yapmaları sonucu, daha fazla kişiyi çalıştırma, daha fazla avukatlık işleri olması vs. gibi durumlardan bahsetmiyoruz bile.
Oysa YouTube kullanımına yoğunlaşılması durumunda, önce yerel video siteleri para kazanamıyor, sonra onlara servis veren hosting firmaları, avukatlar, elemanlar, Türk Telekom daha az kazanıyor.
Hani bir deyiş vardır “biz çaldık, biz oynadık”. Aynen böyle, bir farkla ki o da “parayı alan başkaları”.
Bu tabloyu biran önce farkına varır hale gelmemiz gerekli. Sonuçta YouTube’un yaptığı ile Türk video sitelerinin yaptıkları arasında önemli bir fark yok. O da video yüklettiriyor ve izlettiriyor. Yerel siteler de. Bugünlerde YouTube’da reklama yönelik bazı gelişmeler var gerçi. Eminim ki yerel siteler de benzer şeyleri düşünüyor ama uygulayamıyorlar çünkü izlenirlikleri ve dolayısıyla parasal kaynakları daha düşük.
Kullanıcıları, devletin internete yön veren yetkililerini, yerel içerik konusunda çalışanları, reklam verenleri ve reklam ajanslarını ve tabi ki Türk Telekom’u bu konuya eğilmeye çağırıyorum. Bu ucuz bir “yerli malı yurdun malı, herkes ondan kullanmalı” mantığı değil. Bu hem para kazanmak (ya da tasarruf etmek), hem de kendi kültürümüzün korunması ve gelişmesi açısından önemli bir çaba olacaktır.
(Bu yazının bir kısmı 13 Nisan 2008 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)