Yerel seçimler yaklaşırken ABD’den bir örnek; sosyal medya politikacılar için hayati mi?
Yerel seçimler yaklaşırken, yeni yılla birlikte göreve başlayan New York’un yeni belediye başkanı Bill de Blasio’nun bizim politikacılarımıza vereceği önemli bir ders var. Sosyal medya artık işin olmazsa olmazı.
Neden derseniz; gelin olaya beraber bakalım…
Bill de Blasio belediye başkanı seçilmek için hayli şaşırtıcı bir insan. Bundan 40-50 hatta 20-30 sene önce “anarşist sayılabilecek”, “karısı lezbiyen”, “üstelik zenci”, çocukları da -benden duymuş olmayın ama- anarşiste benzeyen birisi New York Belediye Başkanı olabilir mi diye sorsaydınız, hem de yüzde 73’ün oylarını alarak. Cevap büyük bir çoğunlukla “hayır” olurdu herhalde.
Çünkü, Blasio 1980’lerde Nikaragua’ya gidip ABD’nin desteklediği rejime karşı Sandinista Gerillalarına yiyecek ve ilaç desteği verdi, ikinci yılını dolduran Wall Street İşgalcileri ile birlikte çalıştı, hatta bir bölgesel hastanenin kapatılmasını engelleme protestosu nedeniyle tutuklandı. 1 Ocak 2014 itibariyle New York Belediye Başkanı olan Blasio, kendinden önceki belediye başkanı varlıklı Bloomberg’in aksine orta gelir düzeyindeki bir ailenin çocuğu.
Blasio’nun seçilmesi, adeta imkansız olayların bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış.
Bir sene önce belediye başkanlığı için aday adayı olduğunda, Demokrat Parti’den 9 aday adayı daha vardı. Zorlukla kayıt oldu. Kendisini destekleyenler yüzde 10’un altındaydı. Gazeteler kendisinden önceleri pek bahsetmedi. Zaten yukarda bahsettiğim üzere sakıncalı diye düşünülebilecek bir geçmişe (solcu) sahipti. Çok az personeli ve çok az da parası vardı. Bu nedenle reklamlarını da, seçimin sonuna sakladı.
Buna karşın, rakiplerinin büyük adları ve çok paraları vardı. Gazeteler her adımlarını haber yapıyordu. Seçimlerde iş ciddiye binince, gazeteler Blasio’nun negatif kabul edilen yönlerini, ön sayfalarından vermeye başladılar. Bunun da Blasio’nun sonunu getirmesi beklendi. Ama öyle olmadı. Çünkü artık sosyal medya çağındayız. Kendini anlatmak mümkün.
Blasio, digital alanı en güçlü kullanan adaydı. Öyle ki HKStrategies tarafından yaratılan Digital Engagement Index’ine bakarsanız, bu alanı kullanma yeteneğinde en yakın adaya 2 kat fark atmış. Diğer adaylardan Quinn en şanslı sayılan adaydı ve o da sosyal medyada aktifti. Ancak verdiği mesajların oy verenlere ulaşmadığı, yayılmadığı görüldü.
Catsimatidis ise daha çok Facebook ağırlıklı çalıştı. Thompson ve Lhota zayıf bir digital varlık gösterisi içindeydi. Sadece emailleri kullandılar. Veiner ise güçlü tweetler attı. Tweetleri yayıldı ama araları açık ve sayıları azdı. Veiner zaten TV reklamlarına ağırlık vermişti.
Digital Engagement Index yaratıcısı ve Hill+Knowton Strategies Teknoloji yöneticisi Joe Handler konu hakkında şöyle diyor. “Blasio’nun oğlu Dante’nin çalışmaları viral halde yayıldı. Blasio bu emekler sayesinde digital bir şehri temsil edebilecek kişi olarak gözüktü. “
Merak edenler için indeksi aşağıda veriyoruz. Bu rakamlar 100 üzerinden hesaplanıyor ve adayların sosyal medya üzerinde mesajlarının yayılma oranına bakılıyor.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Siyasileri uyarıyoruz. Sosyal medya artık siyasetinde bir tamamlayıcısı oldu. Bizden söylemesi.
(Bu yazının bir kısmı 5 Ocak 2014 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)